19

20.9K 1.3K 862
                                    

Selamm!

Yeni bölümle karşınızdayım yine.

Uzatmadan başlıyorum, oy verip yorum atarsanız çok sevinirim.
Bir de takip etseniz, cuk oturur.

Böyle diyince de kendimi dilenci gibi hissettim.

Neyse başlayalım.

Sınır koyuyorum bölümün sonuna, arada sırada yaparım artık.

Bir buçuk aydır gelmemiştim buraya...
Gerçekten onu çok özlemiştim. Bugün doğum günüydü, bugün beni götürecekti. Bugün beni kurtaracaktı, bugün 23 yaşında olacaktı...
Onu geç, savcı olacaktı...

Çok severdi okumayı. Okulunda da birinciydi hatta, okuyarak kaçtığını düşünürdü dertlerinden. Belki de doğruydu bilemeyiz, çünkü ben de bir miktar ders çalışarak unutabiliyordum.

Benden ayrılalı 4 yıl olmuştu. Tam 4 yıl...
Doğum günü olduğu gibi ölüm günüydü de, ama benim için hala yaşıyordu. Neden bu kadar güzel bir güne ölüm gibi kara bir lakap takayım ki?

O adam ablama doğum günü hediyesi vermişti, asla unutmayacağı...

Ablam da hediyenin etkisiyle ne yapacağını bilememiş kendini sevinçten oraya buraya atmıştı(!)
İntihar etmişti...

Ben görmesem de bana öyle demişlerdi, bilemiyorum. Belki de yaşıyor, belki bu da oyun bilmiyorum ki. Kendi hayatım hakkında hiçbir şey bilmiyorum!

Buraya ablam için geldiğimi hatırlatıp çeşmenin oraya gittim. Bir bidona su doldurup mezarlığın başına geçtim. Mezar taşını yıkamaya başladım. O da zamanında beni yıkardı...

Son olarak isminin olduğu taşa bir öpücük bırakıp doğruldum. Bir kez daha baktım o taşa:
Yağmur Şırdan
Doğum tarihi: 14 Ocak 1998
Ölüm tarihi: 14 Ocak 2017
Ruhuna El-Fatiha

Ben de kurala uyup dua okumaya başladım.
Bitti, amin.

Mezar taşının kenarına oturup toprağının üstündeki çiçeklerle oynamaya başladım. Aklıma gelen anıyla gülümsedim.

"Yaprak banyo mu yapmış?" dedi Yağmur.

"Evet, keşke sen de yapsan. Malum futboldan geliyorsun, sonra terli terli oturuyorsun. Babam gıdıklar seni sonra." dedi Yaprak sinirle.

"Öyle mi Yaprak hanım! Daha dört yaşında, pabuç kadar dili var. Hem, sen benim kokuma kurban ol be!" dedi alayla...

Kokusuyla dalga geçtiğim ablam, şimdi toprak kokuyordu...

İkimiz de birbirimize eğer olurda birimizden birisi ölürse diye mektup yazmıştık. Bana demişti, yazdıkları sayesinde ayaktaydım zaten.

'Her başın sıkıştığında, her mutlu olduğunda, her üzüldüğünde, her yalnız hissettiğinde bulunduğun ortamın kokusu benim kokum. Ben hep yanındayım.' yazmıştı.

"Abla, ben geldim. Biliyorum, çok uzun zaman oldu gelmeyeli ama işte bir takım olaylar oldu. Yanımdaydın zaten benim, o yüzden anlatmaya gerek de yok. Imm, şey... ben seni çok özledim abla." dedim son cümlede kısılan sesimle.

"Valla bak, eminim gitmedin sen. Gitmezsin ki sen benden, ayrılmazsın. Ama, çok kızgınım sana. Ölsen de bırakmış oldun, ölmesen de! Ne, kıydın bak kendine, geçti mi her şey? Mutlu oldun mu gerçekten? Ben hayatımın her saniyesi seni daha özlerken, daha çok yalnızlaşırken rahat rahat izledin mi beni? Ha, cevap ver, bir şey söyle." dedim ağlayarak. Sonra da gözyaşlarımı silip
"Ya da söyleme, ödüm bir yerlerime karışır." dedim.

Yaprak KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin