4. " Görkemsiz ! "

94 29 11
                                    

Merhabalar arkadaşlar. Keyifle okuyun;)😂🐣💓

Medya Işıl;)

~~~~~~~~

İlk şaşkınlığı atlatabildiğimde sinirle ona döndüm.
" Ne yapmaya çalışıyorsun Mert! Neden buraya geldik? " dedim. Hiddetlenmiştim.

" Seni yaralamasına ve iyileştirmesine izin vereceğin tek kişi o. " Dedi ve buyuk bir rahatlıkla omuz silkerek.

" Bu hiç bir şeyi değiştirmez! Asla olamayacağımızdan eminim artık. Bu yüzden ona veda ettim. Beni iradesiz, yapışkan bir kadın olarak görmesini istemiyorum. "

" Işıl benim nasıl ahlak takıntılı bir adam olduğumu biliyorsun. Ama senin askın benım keskin doğru yanlış algımı yıktı, benı derinden etkiledi.
Senin ona olan bu büyük aşkının, adanmışlığının etkileyemeceği hıc kımse olamaz. Elbet bir gun önüne koydugu duvarlar yıkılacak. Belki de bu engelleri o yıkacak. Onları yıkana kadar duvarın yanı basında beklemelisin. Bir korkak gibi kaçmak sana yakışmıyor."

O an yoğun bir ateşin kafama çıktığını hissettim.
Yaşadığım hiç bir şeyi gerçek manada bilmiyordu. Buna ragmen büyük bir rahatlıkla bana akıl vermeye kalkması zaten ip gibi gergin olan sinirlerimi tamamen kopardı.

" Boyle dısarıdan bakıp akıl vermek kolay Mert! Ama bunu yasayan atesler ıcınde yanan benım! Onun ıçın yanıp kavrulan benım!
Ama eger o benle mutlu olmayacaksa onu ateşime çekemem. Günün birinde Görkem duvarları yıkacaksa bile o benimle mutsuz olacak biliyorum. Sırf Görkem yanımda diye onun mutsuzluğunun sebebi, öylece seyredeni olamam! Olmam! "

Bagıra cagıra kelimeleri yuzune savurmamla eski rahatlığından hızla sıyrıldı. Sinirden yerinde duramaz olmuştu. Kıpkırmızı olmuş yüzünü daha fazla konuşmama tahammül edemezmiş gibi buruşturdu.

" Bir korkak gibi kaç o zaman! Yaşayabilecegin mutluluğu elinin tersiyle it! Sen onu da kendini de çok mutlu edebilirsin. Ama sen kendinin farkında bile değilsin! Tutkunla o adamı köle edebileceğinin farkında değilsin. Güzelliğinin nasıl bas döndürdüğünün farkında değilsin! Sen Görkemden başka hiç bir şeyin farkında değilsin!"

Delirmiş gibi bağırışlarının bendekı yankısı sinir değil derin bir şoktu.
Ne ağzımı acabildim ne de gözlerimi gözlerinden ayırabildim. Ona bakmaya devam ettiğimde gözlerindeki sinir yerini hızla tutkulu, şehvani bir duyguya bıraktı.

Aramızdaki hava hızla değişmiş ağırlaşmıştı. Uzun zamandır dost olduğum bir adamın bana karşı böyle hisler beslemesi ve bunu hic farketmemem körlüğümün derecesinin göstergesiydi.

O bu durgunluğumu geri çekilmek istememe bağlamış olacak ki aniden yüzlerimiz arasındaki mesafeyi azaltıp dudaklarıma eğildi. Aceleyle başımı yana çevirip talepkar öpücüğünden kurtuldum. Ama o kapattığı gözleriyle bundan bihaberdi. Dudakları yanağıma çarpınca gözlerini açıp bocalamış bir halde dudaklarını birbirine bastırdı. Bir sure sessiz kaldı. Bakışlarını benden
kacırıyor, sıkıntılı gözüküyordu. Aldığı derin, sıkıntılı nefes göğsünü şişirdi.

" Bunu yapmamalıydım. Kendimi tutamadım. Özür dilerim. " Hala gozlerını utancla benden kacırıyordu.

Ona çok kızgındım. Görkeme olan bağlılığımı bilmesine rağmen bana dokunmaya kalkışmıştı. Ama onu bu yüzden yargılayamıyor, ayıplayamıyordum. Çünkü onun hissettiklerini anlamakla kalmıyor, yaşıyordum.

" Gözlerini benden kaçırmana gerek yok. Seni ayıplamıyorum. Sen beni anlamış, yargılamamışken buna hakkım yok. "

Ne bir sey söyledi ne de bana baktı. Onun da şaşkınlık içinde olduğunu seziyordum. Kendine şaşırıyor olmalıydı.

Sessiz kalınca devam ettim.
" Eve gitmek istiyorum. " Arabayı çalıştırdı.

~~~~~~~~~~

Onu görmeden, dudaklarındaki neşeli, haylaz kıvrımları görmeden geçen üç lanet ay... Günden güne soluyorum.
Onsuz geçen her gün içimdeki ateş çığ gibi büyüyor.
Özlem zehri günden güne tüm hücrelerimi kaplıyor. Boğuluyorum.

Biraz nefes almak için balkona çıkıyorum. Dışarıdaki tüm ışığıyla umut aşılayan güneş içimdeki karanlığı bir nebze bile aydınlatmaya yetmiyor.

Çalan telefonumu umursamadan dışarı bakmaya devam ediyorum. Arkadaşlarımdan gelen aramalara bakmıyorum. Dışarı çıkma davetlerini kabul etmiyorum. Zaten benim için yapabilecekleri hiç bir sey yok.

Gunlerdir yaptığım gibi onu düşünüyorum. Onu hayal ediyorum. Onu görebilmek için yanıp tutuşsamda onunla mutlu olduğunu bilerek kendimi teskin etmeye çabalıyorum. En azından onu bir şeylere zorlamış olmamdan doğan bir vicdan azabım olmadığını hatırlatıyorum kendime. Bunlar bir damla olsun içimdeki ateşe su serpiyor. Biraz nefes aldırıyor.

Kapı zilinin çalmasıyla irkilerek daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Acelesizce kalkıp kapıya baktım.
Gelen Cansuydu.
Benim tam aksime parıl parıl parlıyordu.
Üzerine parlak yeşil mini bir elbise giymiş, siyah uzun saclarını omuzlarına salmış, neşeyle gülümsüyordu. Ruh hallerimiz arasındaki taban tabana zıtlık sinirime dokunmuştu.

" Ne oldu Cansu? " Kaba, huysuz sesime aldırmadan gülümsemeye devam etti.
" Hazırlan seni dışarı çıkarıyorum. Çocuklarda olacak. İtiraz hakkın yok." Dedi.
" Dışarı çıkmak falan istemiyorum."
" İtiraz etme dedim." Deyip beni odama sürükledi. Ellerini tutup itmeyi denesemde benden daha güçlüydü. Dolabımdan kırmızı mini bir elbise seçip yatağımın üzerine koydu.

" Eğer kapıyı açtığımda giyinmiş olmazsan ben zorla giydiririm." Diyip odadan çıktı. Sıkıntıyla oflasamda dışarı çıkmak belki bir nebze iyi gelebileceğini düşünerek giyinmeye başladım.

Elbisenin dar kesimi tüm kadınsı hatlarımı ortaya çıkartmıştı. Bu canımı daha da sıktı. Bedenime değen her bir yabancı bakış içimi sıkıyordu. Sadece onun ki hariç...

Cansu kapıyı tıklamadan içeri girdi.
Memnunca gulumsedi.
" Simdi biraz da şu hortlak gibi yüzüne makyaj yapalım."
Yarım saat boyunca yüzüme sürmediği bir sey kalmayıncaya kadar makyaj yaptı. Ne kadar güzel olduğuma dair yaptıgı iltifatı soluk bir tebessümle kabul ettim.

Hazır olduğuma kanaat edince evden çıktık. Beni götüreceği yeri söylemedi, bende sormadım. Yol boyunca durmadan bir seyler anlatıyor kucuk kahkahalar atıyordu. Onu onaylıyarak geçiştirdim.

Arabayı durdurdugunda geldiğimiz mekanın ismine pek dikkat etmeden içeri girdim. İçeri girdiğim gibi kulaklarıma çarpan yüksek müzik kulaklarımı acıtmıştı. Mekana hakim olan yoğun alkol kokusuyla yüzümü ekşittim.

Bize doğru coskuyla el sallayan arkadaslarımızın yanına gittik. Biz gelene kadar çoktan çakırkeyf olmuş neşeyle gülüşüyorlardı. Grubun icinde Mertinde oldugunu ancak yanlarına oturdugumuzda farkedebildim. Üzerimdeki gözleri beni rahatsız etsede bunca yılın hatrına ona bakıp gülümsedim. Bu onu biraz olsun rahatlattı. Bakışlarındaki suçluluk ifadesi azaldı. Gözleri parladı.

İçimdeki gürültüyü unutmak için müziğe ve arkadaslarımın yüksek sesli sohbetine katıldım. Elime de en ağır alkollerden birini aldım. Bardaklar boşaldıkça, alkole dayanıksız bünyeminde etkisiyle gevşediğimi hissedip onlar gibi tasasızca kahkahalar atmaya başladım. Artık hayalimdeki sureti bile bana sadece neşe veriyordu.

O kadar uçuyordum ki Görkemi karşımda görmeye başlamıştım. Ona bakarken gözlerimin kenarları kırışana kadar güldüm. Kaşlarını hafifçe çattığında huysuzca bağırdım.

" Gördüğüm hayallerde bile acımasızca kaş çatmak zorunda mısın!? "
Onu gafil avlamıştım işte! Çattığı kaşları şaşkınlığın etkisiyle gevşemişti.

GÖRKEMSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin