3. Bölüm: ÇIRPINIŞLAR
- GEÇMİŞ -
Gürültülü yerleri aslına bakılırsa pek sevmem. Şuan da etrafta o kadar gürültü vardı ki kalbimin ağarmasına neden oluyordu. Ama bu gürültü öyle bildiğiniz herhangi bir gürültü değil! Düşünün ki kemik kırılma sesleri, ya da düşünün ki ölmek istemiyorum çığlıkları.
Başıboş sokakta babamdan kaçmış nereye gittiğini bilmeyen adımlarla yürüyorum. Günler akıp giderken ömrümüzden de saniyeler akıp gidiyordu ve ben ölümüme bir gün daha yaklaşıyordum. 3 Seneye yakındır Böbrek kanseriydim. Hastaneye önce karın ağrısıyla gitmiştim ve test yapıldığında böbrek kanseri olabileceğimin söylemişti doktor. Ardından da diğer teşhisleri koymuştu: Sırt ağrısı, idrarda kan vb bir sürü belirti vardı bende. Teşhisten birkaç gün sonra ilaç tedavisine başlamam gerekildiği söylenildiğin de bir zaman hastanede yattım ardından tedaviye evde devam edebileceğim söylenildi. İlaç içmekten nefret eden ben ömrümün sonuna kadar bu ilaçları kullanmaya mahkûmdum.
Evden baya bir uzaklaşmıştım. Nefesim daraldığın da yol kenarına oturup sakinleşmeye çalıştım. Aslında kaçtığım babam değildi, kaçtığım senelerdir duyduğum yardım çığlıklarıydı. Komik olan şu ki kimse yardım edemiyordu ve belki de annemin sonu ölümdü. Cebimde çalan telefonla ayağa kalkıp arayana baktım. Annemdi.
''Efendim?''
''Kızım baban gitti eve gel'' Nefes alıp verdim. Hep böyleydi, son zamanlarda annemi döver bir daha eve 2 gün sonra gelirdi. 'Tamam' Dedim ve cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Koşarak yürüdüğüm yolu yavaş adımlarla geri döndüm. Hep yalnızdım. Yanımda, etrafımda insanların olmasına rağmen yalnızdım. Şu küçücük dünyada yapa yalnızdım. Ne gelenim vardı nede gidenim. Huzuru bulmak isterken gidenlerin arkasında kalan kişiydim ben. Bir pencerenin önünde oturan şiirler yazan kişiydim. Dedim ya! Ne gelenim vardı, nede gidenim.
Eve yaklaştığım da üstüme çeki düzen verdim. Büyük kapıdan içeri girip güvenliğe selam verdim ardından kapı ziline basıp bekledim. Görevlimiz kapıyı açtığında içeri girip salona baktım. Annem yaralarını kapatıyordu. Bir şey demeden yanına gittim ve elindeki pansumanı alıp yaralarına temizledim. Ne onun yüzüme bakmaya yüzü vardı, nede benim yüzüne bakmaya yüzüm vardı. Yaralar aynı olmasa bile acılar aynıydı. O dayak yiyordu ben ise tacize maruz kalıyordum.
''Kızım... Boşanmak istiyorum.'' Durup öylece yüzüne baktım. Küçüklüğümden beri dayak yiyen kadın bu zamana kadar susmuştu ama şimdi fikrini değiştiren neydi ?
''Bunca zaman sustun anne, bana yapılan her şeye sana yapılan her şeye. Ne oldu? Ne oldu da değişti düşüncelerin, fikirlerin?'' Öfkem ona değildi öfkem kendimeydi, bunları derken bende susmuştum çünkü.
''Dayanamıyorum artık, sende dayanamıyorsun farkındayım. Son bulsun her şey, mutlu olalım. '' Düşündüm de eskiden annem bunları, bu kelimeleri asla söyleyemezdi korkudan. Tek yaptığım kafamı sallamak oldu. Bende son bulsun istiyordum, bütün her şeyin.
''Konuşacağım yarın avukata gidip.'' dediğin de,
''Anladım, fazla yorulduk uyuyalım anne.'' Cevabını verdim pansumanı bitirirken. Kafasını sallayıp elimi tuttu ardından birlikte merdivenlere yönelip annemin odasının önüne geldik. İçeri girdiğimiz sırada annem yatağının başına gitti. Elimi hala tutuyordu.
Anneme bakıp ''Üstüm kirli.'' Dedim. O ise benim gibi hali kalmamışçasına ''Önemi yok '' deyip yorganı açtı. Yatağa yatma mı beklediğin de ellerimizi ayırmak istedim. 'Anneme değildi öfkem' demiştim ama onaydı. Hayal kırıklığıyla yüzüme bakıyordu. Çok geçmeden ve yüzündeki hayal kırıklığının sürmemesi için yatağa girip annemin de yanıma yatmasını izledim. Uzun zaman sonra anne kokusuyla gözlerimi kapattım. Gözyaşları, gözyaşlarımızın yastığa her düşme sesiyle daha da acıdı içimiz. Bir ayak ve bir silahla ruhumuzun ezildiğini, beynimizden vurulduğumuzu hissettik. Belki de bu bizim için ebedi sonsuzluğun işaretiydi.
Sabah kalktığım da annem yatakta değildi. Ayağa kalkıp banyo kapısının yanına gittim. ''Anne.'' diye bağırdım, ses vermemişti. Mutfaktadır düşüncesiyle odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Yavaşça merdivenleri indiğim sırada kardeşim Kuzeyin ağlama sesini duydum. Basamakları hızla indim. ''Küçüğüm?'' sorgulayıcı tavırla tam yanına indiğim de kucağına kanlar için de yatan annemi görmemle dona kalmam bir olmuştu. Beynimin içinde çınlayan sesle yüzüm ekşidi, ellerimle kulaklarımı kapayıp yanına koştum. Dizlerimin üzerine çöktüm.
''Anne ''ses vermiyordu. Kuzey annemi tutan kanlı elleriyle ellerime tuttu.
'' Kulaklarını aç ''
''Abla duymuyor musun beni? Kulaklarını aç! '' Beynimdeki çınlama son bulmuştu. Kuzeyin boğuk gelen sesini daha net duyduğum da annem nefes alıyor mu diye kontrol ettim. Duraksadım. ''Nefes almıyor '' cümlesi dökülmüştü dilimden. Elimi boynundan çekip kendime vurmaya başladım.
1. Çırpınış ' Ses vermiyor, nefes almıyor'
2. Çırpınış ' Ses vermiyor, nefes almıyor'
3. Çırpınış ' Ses vermiyor, nefes almıyor'
4. Çırpınış ' Ses vermiyor, nefes almıyor'
5. Çırpınış ' Ses vermiyor, nefes almıyor'
Cümleleri bağıra, bağıra tekrar ediyordum. Mutfak tezgâhında olan tencereleri öfkeden alıp yere fırlattım. Kuzey bağırarak ağlıyordu. Çaresizce yere çöküp dizlerime vurdum. ' Ses vermiyor, nefes almıyor'
'' Abla ''
''Abla '' Yalvaran seslerin sahibi keşke annem olsaydı. Ani sakinlik bedenimi sardığın da sakince Kuzeye 'Telefonumu getir hemen!' dedim. Ağlayarak yerinden katlı ve mutfaktan çıkıp merdivenlere koştu.
Sessizce mırıldanıyordum 'Anne ölme, Allahlım ne olur ölmesin. Katlanamam Allahlım, dayanamam.' Yaşlarım öyle hızlı akıyordu ki sanki yarış yapıyorlardı birbirleriyle.
'Abla' Kardeşim telefonu uzattığın da hemen hastaneyi ve polisi aradım ardından bulunduğum konumu verip gelmelerini bekledim. Nasıl olmuştu, kim yapmıştı belliydi. Nefret ediyordum babamdan. Bize yaşattığı bunca acıdan sonra onun nefes alacak olması, annemin de kuru bir toprağın altına yatacak olmasından nefret etmiştim. Meleğime nasıl kıymıştı, bu nasıl sevgisizlikti ve en önemli soruda annemi hiç mi sevmemişti?
'Abla annem yaşayacak mı? ' sustum. Ne diye bilirdim ki? Kendi içimde halledemezken, cevaplayamazken ona nasıl derdim? Canımdan can koptu bugün, nefesim kesildi ama belli edemedim. Acıdığını söyleyemedim. Kırgınlıklarımı diyemedim. Her şey yarıda kaldı. Saçının teline zarar gelmesin diye çabaladığım kadın, melek oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden Sana-/ İlk kez
Teen Fictionİnsanlar var olmak isterken birer, birer yok oluyorlardı aslında. En ufak bir fark edilme hissi insanın ne kadar mutlu eder anlayamazsınız. Siz hiç fark edildiniz mi ? Yada fark edilmek ,için çabalarken en dibe battınız mı ? Ben battım ama çabalark...