12.Bölüm: VİŞNE REÇELİ
Merdivenleri indim. Mutfağa girdim ve bir kaç adım atıp durdum. Bu kaçıncı merdiven inişim, bu kaçıncı mutfağa girişim veya bu kaçıncı mutfak kapısından içeri girip, bahçeye çıkışım? Bunları yaparken neden ilk gün ki gibi yorgun, ağlamaklı ve kırgınım? Sanırım asla mutlu hissedip tam anlamıyla iyi olamayacaktım. Sanırım mutluluğuma kendim gölge düşürüyordum.
Dün Asrını kendini kaybetmiş şekilde gördüğümde çok korkmuştum. Kolumu tuttuğun da fark etmemiştim canımın acısını ama bıraktığın da ve ondan sonraki anda, felaket bir ağrı sadece kolumu değil, bütün bedenimi kaplamıştı. Korku ve acı kelimesi benim için alışıla geldik bir kelime gibi görünse de öyle değildi. Şiddet ve tacizle büyüyen bir kız çocuğu olarak hayatımın her köşesinde bu kelimelere ve duygulara yer olacaktı, istemesem de.
Gün ortası sıcak bir duş alıp Kuzeyle birlikte kahvaltı etmek için hazırlıklara başlamıştım. ''Vişne reçeli'' Olmazsa olmaz deyip beni mutfağa bırakıp giden Selda abla, aklıma geldiğinde anlık da olsa neşelenmiştim. O bizim ailemiz en kıymetli kişisiydi. Bizi büyüten, okutmaya çalışan, aile haline getirendi. Bu ev, ev gibi kokup, çocuk gibi büyütülüyorsa benim kadar Selda ablanın da payı vardı.
Dolaptan dört adet yumurta kalıp tezgâha koydum. Alt dolaptan da tava ve kap alıp doğruldum ardından, sağ elimde tuttuğum kapı tezgâha koyup ocağın yanına geldim. Tavayı ocağa yerleştirdikten sonra gözüm bir-iki saniye yağı aradı lakin göremedim. Derin bir bıkkınlıkla etrafı aradım ve bulamayınca cebimden telefonu çıkarıp Selda ablayı aradım. Dördüncü çalışta cevap geldi.
''A-alo? ''
''Selda abla yaklaşmadıysan evde yağ bitmiş alır mısın? '' Karşıdan cevap gelmeyince çekmediğini düşünüp aynı soruyu tekrar sordum.
''Selda abla duyuyor musun? Yaklaşmadıysan evde yağ bitmiş alır mısın? '' Hala cevap gelmediğinde tekrar konuşacaktım karşıdan hıçkırık sesi duyuldu.
''Asel... Kı-kızım, kaç kızım, baban burada.'' Duyduğum cümleyle oldum yerde mıhlanıp kalmıştım. Kulağım çınlıyordu.
''Aptal kadın, sana susmanı söylemiştim. '' Telefondan babamın sesini duyduğum da gözlerim yanmaya başlamıştı. Babam hapisten çıkmıştı! Babam Selda ablanın yanındaydı! Babam buraya gelecekti! Telefon elimden düşerken koşarak mutfaktan çıktım.
''Kuzey! '' Avazım çıktığı kadar ismini haykırmıştım ama ses vermiyordu. Merdivenleri koşarak ikişerli çıkıp odasına gittim.
''Kuzey?'' İçeri girdim de yatağının dağınık olduğunu gördüğüm, nevrim dönmüştü.
''Kuzey neredesin? '' Boğazım acıyana kadar bağırıyordum. Akan yaşlarımı silip odadan çıkım ve bütün evi Kuzey diyerek aradım. Ama yoktu! Ya babam eve gelip onu aldıysa? Ellerimle saçlarımı çekip hâkimiyetimi kaybetmişçesine kendime vurmaya başladım. Nereye gitmiş olabilir diye düşünürken aklıma aniden Asrın gelmişti. Oturduğum merdivenden kalkıp dış kapıya koştum. Ne olur orada ol Kuzey ne olur. Kapıyı tam açacakken Babamın sesini duymuştum. Korkuyla kapıyı kitleyip etrafıma bakındım. Telefonum neredeydi? Kapıya vurulduğun da ağzımdan bir hıçkırık çıkmıştı, tutamıyordum ağlamamı. Çok korkuyordum. Kapı bu sefer daha gürültülü sesle çalmaya başladığın da geriledim ve mutfağa baktım, telefonum yerdeydi ve eğer babam gelmeden telefonu alıp Asrının evine gidebilirsem polisi arıya bilirdim. Kapıdan büyük bir gürültü daha geldiğin de hızlıca mutfağa koştum ve yerde olan telefonumu elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden Sana-/ İlk kez
Teen Fictionİnsanlar var olmak isterken birer, birer yok oluyorlardı aslında. En ufak bir fark edilme hissi insanın ne kadar mutlu eder anlayamazsınız. Siz hiç fark edildiniz mi ? Yada fark edilmek ,için çabalarken en dibe battınız mı ? Ben battım ama çabalark...