Yazardan
İstanbul, rafları milyonlarca tozlu kitapla dolu asırlık bir kütüphane gibi. Farklı farklı milyonlarca öykü, milyonlarca can...Genç Bir kızın İlk aşkına duyduğu tutku da var bu raflarda, orta yaş krizindeki adamın yetersiz hissedişide. Bir bebeğin doğar doğmaz başlayan savaşı da var, zulmün karşısında suspus kesilen insan görünümlü iblislerde.
Çok arkalarda, kimsenin görmek dahi istemediği; Okumaktan, yaşamaktan deli gibi korktuğu bir hikaye daha var. Avcı'nın 11.Cinayeti'nin asıl kurbanı olan Ahsen'in hikayesi.
Siirt'te başlayan bu hikaye İstanbul'da sadece önemli -zengin- kabul edilen insanların tedavi görebileceği hastanede 6 aydır devam ediyordu.
Ahsen, herkesin güzel yüreğinden imrenerek bahsettiği kadınken; Hikayesini okuyan herkesin "Rabbim bizden uzak etsin" diye dua ettiği bir kadına dönüşmüştü.
Tam 6 aydır savaşıyordu Ahsen. Kalbi ile bedeni büyük bir savaş veriyordu. Bedeni ayağa kalkmak istiyor, kalbi buna engel oluyordu sanki. Farkındaydı çünkü naif kalbi bu vahşeti kaldıramazdı.
25 yıllık ömründe ilk defa kendisi için bir şey yapıyordu Ahsen. Çok abartmamış mıydı ama? Ne de olsa Ahsen sevdikleri için varlığını sürdüren bir insandı bu kadar bencillik yeterdi.
Ailesi koparılmıştı Ahsen'in. Hatta Şeftali Prens bile terk etmek zorunda kalmıştı biricik annesini. Hiç istememişti bırakmayı ama Avcı'nın vahşeti öyle korkutmuştu ki onu, dünyaya gözlerini açmaktan çekinmişti. Annesinin onu canavardan koruyabileceğine inanmamıştı.
Bedeni küçücüktü belki ama ruhu hissediyordu. Annesinin kalbindeki o paha biçilmez sevincin nasıl yakıp kavuran bir ızdıraba dönüştüğünü de hissetmişti.
Kardeşleri tek kalmıştı Ahsen'in yanında, ilk günden beri onu yalnız bırakmayan; Yavuz, Ateş, Nazlı, ve Bahar: Ahsen'in kan bağı olmasa da can bağıyla bağlı olduğu kardeşleri. Olay gününden beri Ahsen'i bir dakika yalnız bırakmamış, onun yapması gereken bütün cenaze ve evrak işlerini yapmışlardır. Ne olur ne olmaz diye Ateşte vekaleti vardı Ahsen'in. Bütün bu işler her insanın yapacağı şeyler gibi geliyor kulağa ama öyle değildi işte.
Ahsen'in ailesi herhangi biri tarafından öldürülmemişti. Avcı'nın kurbanıydı onlar ve herkes bilirdi ki, Avcı kurbanlarına saygı duyulmasından, onlara değer verilmesinden nefret ederdi.
Bunu ilk cinayetindeki kadını adabıyla gömen kocasını ikinci kurbanı yaptığı ve üzerine iliştirdiği nottan biliyorlardı.
Avcı Seheri vahşice öldürüp kafasını vücudundan ayırmıştı. Eşi Fatih, bunun üzerine bir dizi operasyonla cesedi tek parça haline getirtip, onun adına anıt mezar yaptırmıştı. Cenazenin ertesi günü ise Fatih evinde, başı vücudundan ayrı bir şekilde üzerinde "Benim ayırdıklarımı birleştirmeye kalkmayın! Onlar rezil olmaya mahkum olanlar." Yazan notla beraber bulunmuştu. Seher'in adına yapılan anıt mezar ise tuzla buz edilmişti. Fatih'in 8 gün boyunca teslim alınmayan bedeni kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Halbuki Fatih'in annesi de babası da hayattaydı...
4 gün sonra
Genç adam sabahın erken saatlerinde kalkıp, her gün yaptığı gibi pastahaneden kaşar peynirli açmalarını alıp hastaneye gelmişti. Arkadaşının en sevdiğiydi çünkü. Kokusuna dahi dayanamazdı. Serdar bazen yarım saat uğraşmasına rağmen Ahsen'i uyandırmayı beceremeyip Ateş'i arardı. Ateşte son 6 ay 4 gündür yaptığı gibi kaşar peynirli açmalarını alıp giderdi yanlarına. Daha odaya adımını atar atmaz, Ahsen'in aldığı kokuyla birlikte gözleri açılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
11.CİNAYET
Jugendliteratur"Ben Eylem Martinez. Yirmi yedi yaşında dünyaya gözlerini açan o kadın. Sahip olduğu herşey ellerinden tek bir günde sökülüp alınan, Ahsen'in intikamı için uyandırılan bir canavar..." "Annesinin katili bir çocuktum ben, kimse güzel bir kalbimin olma...