Dokuzuncu Bölüm

3.3K 171 183
                                    

Bu bölümde Jungkook'un geçmişini de okuyacaksınız. Gerçekten duygusal bir bölüm oldu. Yazarken duygulandım :")

İyi okumalar meleklerim♡♡

İki sinirli insan vardı şu anda aynı evde. Aradan yalnızca bir kaç dakika geçmiş Jungkook son sözünü söyledikten sonra her zamanki gibi yine ortadan kaybolmuştu.

Jin, kaş ile göz arasında cebinden çıkardığı kalın proyu çoktan içmeye başlamıştı bile. O böyle bir konuşmaya zerre kadar şaşırmamıştı. Çünkü Jungkook ile benziyordu. O da sinirli bir adamdı, o da Taehyung'u sevmiyordu.

Ona duyduğu hoşlantıyı elinin kenarı ile itmeye çalıştığı için kendini ondan soğutmaya çalışıyordu. Dışarıdan göründüğü üzere gerçekten de Taehyung'a zoru vardı sanki. Ne Jungkook ne Jimin ne de Taehyung aksini düşünebilirdi. Defalarca aynı ortama gelmek onun için zor olsa bile her anlamda güçlü bir adamdı. Onun tek hatası, her şeyi içine atmaktı.

Jimin bir kaç dakika öncesine kadar salonda boş bakışlarla bekliyordu. Ancak Jungkook kapıyı çarpıp gittiğinde kendini büyük basamaklı merdivenlere atarak koridorda bulduğu rastgele odaya bir hışımla girdi.

Odaya bakamadı bir süre. Sadece yere bakıyor her zaman yaptığı gibi olanları sorguluyordu. Yerdeki ayı derisindeki halıyı gördüğünde hatırlamıştı bu odayı. Yavaş hareketler ile kafasını kaldırmış ve karanlık odayı süzmüştü.

Lanet okudu içinden. Bu oda birlikte oldukları anı içinde canlı canlı tutuyordu.

O anları ister istemez düşündüğünde bir bomba patladı beyninde.

Jimin gibi bir insan kendini alı koyan biri ile efendi-köle ilişkisine mi girmişti?

İnsanın seviştikten sonra pişman olması kadar ağır bir duygu olabilir miydi ki?

Öyle bir insan değildi Jimin. Her şey film şeridi gibi beyninde dolaştı. Bir eli ile büyük yatağın kırmızı çarşafını tuttu. Yavaşça elinde gezdirdi kumaş parçasını.

Jungkook gerçekten çok çekici bir adamdı. Aralarında bir cinsel çekim hissetmeleri yatağa girmek için geçerli bir sebep değildi.

Jimin karışmış kafasına daha da karışık düşünceler sokarken ağlayacak gibi olmuştu.

Yere yavaşça oturup dizlerini büktüğünde yatağın altında göz ucu ile gözüken kağıt parçasına baktı.

Hemencicik kağıdı eline aldı ve bakınmaya başladı.

Beyaz kağıttaki kelimeleri hızlıca okurken kendi imzasını gördü en altta.

Bu o günkü sözleşmeydi. Jungkook'un onu tehtit ettiği gece önüne koyduğu kağıt parçasıydı.

Kendini geriye sardı hızlıca. O gece seviştikleri geceydi ve her anıyı, öncesini ve sonrasını hatırlamaya çalışıyordu.

Göz bebekleri hızlıca hareket ederken o an geldi gözünün önüne.

Yemek yemişlerdi o gece. Jimin'in tabii ya der gibi parıldadı gözleri.

Yemeğine ilaç koymuş olmalıydı. En azından o öyle düşünüyordu. Yalanladığı gerçeği kabul etmekten deli gibi korkuyordu belki de. Hemen sonrasında kucağına gitmesine elle tutulabilir bir açıklama bulamıyordu.

Bu zamana kadar bunu hiç sorgulamamıştı. Şimdi ise tehlikenin ortasında bu düşünceler arasında hapsolmuştu.

Jimin kendindeki mazoşistliğin farkındaydı. Eğer Jungkook yemeğine azdırıcı koyduysa, onun için bitmiş kişiliği tamamen bitecekti. Kafasında kendini kuruyor, bir yandan sinirleniyor bir yandan ise kendine kızıp duruyordu.

MOİRA ~JIKOOK~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin