Ne yani bunun için mi kapıyı kırıyordu nerdeyse? Resmen yerimden sıçradım onun dediğine bak. Hemde ona iltifat etmişken.
"Hiçbir şey"dedim
"Her neyse. Burak acil gitmemiz lazım. Tornavidanın adamları coşmuş. Bizim malların olduğu depoya doğru gidiyorlarmış." dedi. Tornavida ne be? Ben hiçbir şey anlamasamda adını Çınarın az önce söylemiş olduğu Burak namı diğer doktor ağzını bir karış açmış ve ağzından bir küfür savurmuştu
"Siktir"
......
Saatlerdir evde tek başıma yatağa bağımlı gibi oturuyordum. Elimde olsa kalkacaktım ama en ufak bir hareketimde bile dikiş yerim ağrırken ayaktayken nasıl ağrıyacağını tahmin etmek bile istemiyordum. Üstelik karnım zımbalanmış gibi dikilmişti. Dikiş dediğin iple olur ama benim karnımda resmen zımba vardı.
Burak'ın da dediği gibi hareket etmemeye özen gösteriyordum ama daha fazla dayanamayacaktım. Saatler geçti ve ben hiçbir şey yemedim. Midem sıkışmıştı. Artık midem bile bu açlığı daha fazla kaldıramıyordu.
Üstümdeki yorganı yavaşça üzerimden çektim. Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve yavaşça ayağa kalktım. İlk denememde yataktan kalkmamla yatağa tekrar yapışmam bir olmuştu.
İkinci denememde yatağın başlık kısmından destek alarak ayağa kalktım ve yavaşça yürümeye başladım. Her attığım adımda tekrar tekrar bana o anı -adamı öldürdükten sonra vurulmam- hatırlatmak istercesine sızlıyordu.
Merdivenlere doğru geldiğimde bilmediğim bir nedenden dolayı başım döndü. Gözlerim kararmıştı. Merdivenin tahta kısmına tutunarak destek aldım düşmemek için. Yavaşça gözlerimi açtığımda iyi olduğumu hissettim. Yavaşça merdivenlerden inmeye başladım. Sanırım fazla yattım. Kalkınca da başım dönmüştü. Bu normal bir şeydi.
Merdivenler direk salona çıkıyordu. Salondan ise dışardaki yeşil-turuncumsu bahçe görünüyordu. Salon ve mutfak birleşikti. Amerikan mutfaktı. Grilerin hakim olduğu mutfak oldukça güzel duruyordu.
Mutfağa zorda olsa gelebilmiştim. Mutfaktaki buzdolabına doğru ilerledim ama buzdolabında küflenmiş mantı, makarna, patates püresi ve peynirden başka hiçbir şey yoktu. Çekmeceleri karıştırdığımda ise hazır ezogelin çorba buldum. Ama ben çorba sevmezdim. Yüzümü ekşiterek çorba paketine baktım. Yine de yapacak başka bir şey yoktu. Ya çorbayı içecektim yada açlıktan hayata veda edecektim .
Ama bir dakika! Bu çorbanın son kullanma tarihi 2012'ydi. İğrenerek çorba paketine baktım. Tanrım bu evdeki herşey çöptü. En iyisi bir bakkala bir markete gitmekti. Tabi bakkal bulursam.
....
Erkek montu giymiş yolda yemek satılan herhangi bir yer arıyordum. Mont bir insana ancak bu kadar büyük olabilirdi. Üstelik uzun bir monttu ve yerde sürünüyordu. Evde sadece bu vardı ve bende giymek zorundaydım. Kendi montumu bulamamıştım çünkü.
Yaklaşık 500 metre yürümüştüm sanırım. Burada heryer ormanlık alandı. Sonunda çiftlik gibi bir yere gelebilmiştim. Orada yaşlı amcalar meyve sebze topluyorlardı. Sanırım burda bir şeyler yiyebilirdim.
Küçük bir kulübe vardı. Kulübeye toplanan sebze ve meyveleri dizilmişti. Kücük bir manav gibi. Kulübenin yanında da bir masa vardı ve oranın başında duran bir adam.
"Ahh.. merhaba" dedim çekinerek
"Merhaba. Nasıl yardımcı olabilirim?"dedi. Sanki çekindiğimi anlamış ve beni rahatlatmaya çalışırmış gibi bir ses tonuyla.
"Aa... Aslına bakarsanız ben şuan fazlasıyla açım ve yeme-"
"Ahh evet anladım. Siz şöyle oturun ben hemen geliyorum" dedi gülümseyerek. Masayı gösterdikten sonra tarlaya doğru gitti orda bir teyzeyle konuştuktan sonra tekrar yanıma geldi. Karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Fatma teyzeye söyledim. Birazdan size yiyecek bir şeyler gönderir" dedi tekrar gülümseyerek.
"Ahh ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Gerçekten teşekkür ederim"
"Teşekkür etmenize gerek yok" dedi tekrar gülümseyerek
"Sizin gibi güzel bir hanımefendiyi daha önce buralarda gördüğümü hiç hatırlamıyorum" dedi kısmış gözleriyle beni süzerek. Cevap bekliyordu ve bende cevap verecektim.
"Ben ilk defa geldim buraya. Biraz ilerde oturuyorum. 1-2 haftaya geri dönerim herhalde" aslında ne zaman dönerim bilmiyordum ama yanıtsız bırakmak istememiştim. Başkasına bağlı olduğumu da göstermek istememiştim. Kendimden emin durmam gerekirdi her zamanki gibi.
"Ah öyle mi? O zaman ben sizi gitmeden önce tekrar görmek isterim" demesi karşısında sadece gülmekle yetindikikimizde. Kim bilir kader belki bizi tekrar karşılaştırırdı..
"Bu arada ben Emre"
"Bende.." ne diyecektim peki? Çağla mı yoksa Meyra mı?
"Sizde..."dedi adımı öğrenmek istermişcesine.
"Çagla. Ben de Çagla" demiştim.
"Memnun oldum Çagla"dedi imalı bir şekilde elini uzatarak ve bende elini sıkarak
"Bende memnun oldum Emre" dedim ve ardından Fatma teyze olduğunu düşündüğüm kadın birkaç çeşit yemeği önüme koymuştu. Emre'nin
"Saol Fatma teyze"demesi ise tahminimi doğru kılmıştı.
"Teşekkür ederim" diyerek gülümsedim. Ardından Fatma teyzede gülümseyerek yanımızdan uzaklaşmıştı.
"Hadi yesene, Fatma teyzenin yemekleri gibisini hiçbir yerde bulamazsın" dedi Emre
"Vay canına bu kadar kısa sürede bu kadar çok yemek haa. "
Gözlerime inanamayarak yemeklere bakıyordum. Yaklaşık 15 dakikada 3 çeşit yemek yapmak mucize değil de neydi?
"Ahh ahh Fatma teyze böyledir işte. Her zaman ki gibi yine konuşturdu mağrifetini"dedi iç çekerek
"Tadı çok güzel bence sende yemelisin Emre " dedim gülümseyerek
"Ben hergün 3 öğün yiyorum zaten. Sen rahatına bak "dedi gülümseyerek. Bir anda gözüme çok tatlı gelmişti ve sempatik.
Yemeği bitirene kadar sohbet etmiştik. Onunla muhabbet etmek oldukça keyifliydi. Şeytan tüyü olan insanlar sınıfındaydı. Evet bu sıfat ona oldukça uymuştu.
"Hava yavaş yavaş kararıyor ben artık gitsem iyi olur sanırım"dedim
"Nasıl istersen. Ama bu saatte tek başına gitmen iyi olmaz. Hem yaralanmışsında sanırım. Atla seni arabayla bırakayım hem bende biraz gezmiş olurum." dedi
"Hiç gerek yok" dedim. Tedirgin bir şekilde. Gerçi Çınar zaten yoktu. Haberi olsaydı kızabilirdi ama haberi olmayacaktı..
"Bu saatte pek güvenli olmaz buralar. Havada karardı hem. Israr ediyorum kırma beni"dedi. Ne yapayım madem bu kadar ısrar ediyor seve seve kabul ederdim hem karnımda ağrıyordu zaten.
"Peki madem"dedim ve o arabaya doğru ilerledi. Aklıma gelen şeyle ise fişek gibi yere çakıldım
"Emre dur bir saniye!"
"Sorun ne"dedi endişeli bir sesle. Korkmuştu..
"Ahh, benim.. borcum ne kadar" dedim utana sıkıla
"Ne borcu Çagla. Saçmalama" dedi
"Ama öyle olur mu?"dedim kabul etmeyen, isyankar ses tonumla.
"Hadi ama sen bunları düşünme. Atla arabaya bırakayım seni" dedi
"Peki" dedim bende kabul ederek
Ama ne olursa olsun Çınarın evini öğrenmemesi gerekirdi peki ya Çınar benden önce eve geldiyse?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçırıldım
RomanceMeyra için yine mutlu günlerden biriydi. Sevgilisiyle akşam yemeğine çıkacaktı. Meyra kendini evlenme teklifine hazırlamıştı. Çünkü bu yıl onların 4. yıldönümüydü. Ahmet ona öyle demişti çünkü. Peki gerçekten ona evlenme teklifi edecek miydi, yoksa...