Bölüm 13

285 13 0
                                    

Lanet adamı sırtımda taşırken aklım Çağla'daydı. Bizim yüzümüzden başına gelmeyen kalmamıştı. Üstelik ne için yaptığını bilmiyordu. Bu acılara neden katlanması gerektiğini bilmiyordu. Gerçi bilmemesi zaten onun için daha iyiydi. Onun için gerçekten üzülüyordum ya da acıma mıydı bu duygu onu bile bilmiyordum.

Aşağı, bodruma indim sırtımdaki adamla. Merdivenlerin sonu bir kapıya açılıyordu. Cebimdeki anahtarı çıkartarak kapının anahtar girişine soktum. Üç kez çevirdikten sonra kapı açılmıştı. Odaya girdim. İçerisi kapkaranlık ama temizdi. Lanet adamın üstümdeki ağırlığından bir an önce kurtulmak istiyordum.

Adamı sert ahşap zemine fırlattım. Dikdörtgen şeklindeki odanın ışıkları açmak için kapıya doğru yöneldim. Zira ışığın anahtarı kapının yanında duruyordu. Odanın ışığı fazlasıyla loş olan  sarı ışıklardandı. Odayı ağırlıklı siyah olmak üzere koyu kırmızı olarak dizayn etmiştim. Tam karşımda duran büyük masa gibi görünen sandığın kapağını açtım. İçinde çeşitli aletler vardı ve tam sol tarafımda asılı olan aletler vardı. Bunlar işkence aletlerinden başka bir şey değildi. İçlerinden zinciri çıkararak adamı odanın tam ortasında duran kalın direğe bağladım. Oturur vaziyette duruyordu hala kendine gelmemişti. Biraz onu izledikten sonra yukarı çıktım.

Bir kaç insan gelmişti ellerinde çantalarla. Çağla için gelmişlerdi. Burak için malzeme getirmişlerdi. Onlara aldırış etmeden banyoya çıktım. Kova arıyordum. Duş kabininin kapısını açtım ve küçük bir kova orada duruyordu. Sanki onu almamı bekliyordu. Bende zaten alacaktım. Suyu en soğuk dereceye getirerek kovayı tamamen suyla doldurdum. Banyodan tekrar aşağıya inmek için çıktım. Kapıyı kapatarak sert adımlarla bodruma doğru ilerledim.

Adam hala kendine gelmemiş, mışıl mışıl uyuyordu. Ayağımla dürtmeme rağmen uyanmamış, kendine gelememişti. Bende daha etkili yöntemlerle uyandırmaya karar verdim. Getirdiğim içi soğuk su dolu kovayı başından aşağı boşalttım. Bir anda irkilerek yavaş yavaş kendine gelmeye başladı.

Önüne çömeldim. Biraz kendine gelmesini bekledim. Bir kaç hafif tokat attım.

"Hey, uyan artık sabah oldu" dedim gülerek alay edermişçesine.

"Neden böyle şeyler yapıyorsun. Hala benle uğraşmaktan bıkmadın mı? Daha kaç kere beni uğraştıracaksın böyle boş işlerle" artık kendine gelmişti ve suratıma boş boş bakıyordu. Çıldırmamak işten değildi.

"Hala neye bakıyorsun? Beni istemiştin işte burdayım. Peki sonuç ne?" dedim bağırarak.

"Senden nefret ediyorum"dedi sadece gülerek.

"Oysaki ben seni çok sevmiştim, kendimden çok seni sevmiştim" dedim. Zavallı gibi hissediyordum kendimi.

"Ama ben senden ve sana ait olan herşeyden nefret ettim. Lanet olsun ki herşeyinden nefret ediyorum" dedi isyankarca.

"Sana daha fazla tolerans göstermeyeceğim. Seni daha önce uyarmıştım. Beni sırtımdan vuruo tornavidaya giderken seni karşıma bile çıkmaman konusunda uyarmıştım. Ama sen yinede karşımdasın. Bu sefer af yok!" evet bu sefer af yoktu. Ona daha fazla katlanmayacaktım. Artık bana değil etrafımdakilere zarar vermeye başlamıştı.

Odanın havalandırma ayarlarının olduğu yere doğru ilerledim. Odanın duvarları çeliktendi ve oda zaten yer altında olduğundan bir tek pencere bile yoktu. Isıyı 4 °C'ye düşürdükten sonra acı gülümsememle odadan çıktım ve kapıyı kitledim.

Bir zamanlar en yakınımdaki insanla şimdi böyle bir ilişkimin olması oldukça acıydı fakat elimde değildi. Bundan sonra ya ben yaşayacaktım ya da o yaşayacaktı. İkimizden biri ölmeden diğerine rahat yoktu. Oysaki bu dünyaya gözlerimi açtığımdan bu yana tanıyıp sevdiğim tek insandı. Birde Burak vardı tabi. Küçük kardeşim gibiydi. Üçümüz kardeştik. Ne olduysa 2 sene önce onun bizi terk etmesiyle başladı. Bir anda oldu herşey. Ikimizi de sildi. Bir sabah kardeşken ertesi güne düşman olarak uyandık. Nedeni ise hala muamma..

Merdivenleri tırmanmaya başladım. Yukarı çıktığımda havanın karardığını gördüm. Etrafta kimse yoktu.

Bir kat daha çıktım ve Çağla'nın odasına girdim. Merdiveni çıktıktan sonra karşıma çıkan ilk oda onunkiydi zaten. Biraz sağında benim odam karşıda banyo biraz ileride ise çamaşır odası vardı.

Yataktaki çarşafları kan olmuştu. Onları çektim ve elime alıp banyoya doğru ilerledim. Makinaya attım. Çalıştırmak için ayarlama yaptıktan sonra başlat düğmesine bastım. Banyodan çıkarak yeni yatak örtüsü almak için koridorun sonundaki çamaşır odasına doğru ilerledim. Özellikle beyaz örtüler seçmiştim. Yarası hala yeniydi ve her an kanayabilirdi. Kırmızı, siyah, bordo, lacivert, koyu yeşil ve beyaz renk örtüler vardı. Renkler koyu olduğu için onlardan kanamasını göremezdim. Bu yüzden özellikle beyaz olanları aldım.

Çağla'nın odasına doğru ilerledim. Yeni yatak örtülerini serdim ve düzelttim. Hemen ardından bir kaç kişi Çağla'yı sedye gibi bir şeyle taşıyarak getirdi. Arkalarından Burak'ta gelmişti.

"Oldukça az hareket ettirerek yatağa koyuyorsunuz."dedi emir vererek sert bir şekilde. Hemen yatağın önünden çekildim ve biri taşıdıklari sedyenin başından diğeri altından taşıyan iki kişiye yer verdim.

Sedyeyi yere koydular ve Çağlayı birbirleriyle anlaşarak uyumlu bir biçimdr havaya kaldırdılar.  Biri Çağlanın omuzlarından diğri ise ayak bileklerinden Burak ise belinden tutarak onu hareket ettirmeden yatağına yerleştirdiler.

"İyi iş çıkardınız. Ellerinize sağlık. Malzemeleri toplayıp gidebilirsiniz. Yarın bende gelirim büyük ihtimalle zaten" dedi Burak yanındakilere.

"Peki hocam. O zaman randevularınızı yarın için ayarlattıralım mı?" diye sordu aralarından çelimsiz,  kısa olan. Diğeri ise tam tersi uzun ve yapılıydı.

"Hayır kesin değil, yarın ben bakarım "dedi Burak emin olmayan ses tonuyla. Onlarda onaylarmışçasına başlarını salladılar ve üst kata doğru çıktılar. Zira Çagla'yı orada ameliyat etmişlerdi. Ameliyat için en uygun koşullar orada sağlanmıştı. Burak orayı ayarlamıştı.

Biraz sonra ellerinde valizlerle

"Biz gidiyoruz hocam bir şey olursa haber verirsiniz" dedi bu sefer yapılı olan konuşuştu.

"Tamam"demekle yetindi sadece Burak.

"Şimdi ne olacak?" dedim sorgulayarak.

"Biraz kan kaybetmişti neyse ki kan durumunu biliyorduk ve ona uygun kan getirttirdim. Depoya da koydurtturdum. Bir kaç gün daha uyutsak iyi olur diye düşünüyorum. Şok üzerineşok yaşadı ve bunlar hem bedenine hemde zihnine ağır gelmiş belli ki"dedi Burak. Evet haklı olabilirdi. Kız zaten vuruldu 2 hafta uyudu ve uyandığı gün kaçırıldı. Oldukça yorgun olmalıydı. Bende sadece onaylayarak başımı sallamakla yetindim.

"Sen onu ne yaptın peki?" dedi Burak

"Aşağıda donarak ölmesini bekliyorum"dedim soğuk kanlılıkla..

KaçırıldımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin