"Merhaba anne!"
"Merhaba tatlım." uzun zamandır görmediği annesine sıkı sıkı sarıldı. Onu düşündüğünden daha fazla özlediğini fark etti.
"Bu korumam Louis Tomlinson." annesinden ayrılıp arkasındaki adamı gösterdi. Louis'nin elleri çanta ve poşetlerle doluydu. Yolda gelirken annesine bir sürü hediye almak istemişti Harry.
"Merhaba Bayan Styles." yaşına rağmen güzelliğinden hiçbir eksilme olmamış kadına baktı.
"Merhaba. Sanırım sana teşekkür etmem gerekir. Oğlumu koruduğun için teşekkürler." salona doğru ilerlediler. Louis elindekileri kenara bıraktı. "Önemli değil, görevim neticede."
Louis, anne ve oğlu baş başa bırakarak kapıya çıktı. Anne, oğluna uzun uzun baktı. Ne kadar çok çalıştığını, yorulduğunu biliyordu. "Geldiğin iyi oldu. Biraz daha uğramasan ben senin yanına gelecektim."
"Bunu yapamayacağını ikimiz de biliyoruz." annesine başından geçen her şeyi anlatmıştı. Korkacağını biliyordu ancak ailesinden geriye bir tek annesi kalmıştı. Hayatında en çok güvendiği kişiydi bu kadın.
"Koruma tutman içime su serpti doğrusu. Bu sayede artık daha az endişelenebilirim." gülümsedi Harry. Annesini mutlu görmek ilaç gibi geliyordu ona.
"Nasıl biri?" Anne, camdan kapıda duran adama bir bakış attı. "Pek fazla konuştuğumuz söylenemez. Ama için rahat olsun beni gayet güzel koruyor." Harry annesine başına gelen yeni olayı anlattı. Anlatmadan önce uzun uzun düşünmüştü. Annesinin oğlu için endişelenip kendisini ihmal etmesini istemiyordu.
"Bir kez daha söylemeden edemeyeceğim. İyi ki bir koruma tutmuşsun." oğlunun yanağına bir öpücük bıraktı. "Aç mısın? Şansına bugün güzel yemekler hazırlamıştım." kadın oturduğu yerden kalkarak mutfağa geçti.
Harry, annesi ile birlikte hoş bir masa hazırladı. Her şey tam olduğunda kapıya geçerek Louis'i çağırdı. "Yemek yiyeceğiz." Louis kafasını olumlu anlamda sallayarak son bir defa etrafına baktı.
Yemeğe başladıklarında Anne Louis ile sohbet etmeye çalışıyordu. "Kaç yaşından beri korumalık yapıyorsun?" Louis önündeki eti parçalamaya devam ediyordu. "18 efendim." Anne'nin gözleri büyüdü. "Şu an kaç yaşındasın ki?"
Louis kadının bu tepkisine hafifçe tebessüm etti. Hayat enerjisiyle dolu bir insandı. "22 efendim." et parçasını ağzına yolladı.
"Her şeyin sonunda 'Efendim.' demen gerekli mi? Bana çok soğuk geliyor." elini havada salladı kadın. "Değil mi? Bunu ona söyledim ama beni dinlemiyor." Harry annesine destek vererek Louis'ye baktı.
"İstiyorsanız sizin yanınızda söylememeye çalışırım. Ancak bu görevimden gelen bir şey."
"Öyleyse bu evde saygı eklerini yasaklıyorum." kadın dişlerini göstererek gülümsedi. Harry de annesinin dediği bu cümleye gülümserken Louis istemsizce tebessüm etti. Harry ve annesi çok iyi anlaşıyorlardı. Bu hoşuna gitmişti çünkü ona kendi annesini anımsatıyordu. Annesi şu an bir melekti.
Yemekten sonra Louis'nin de yardımıyla masayı toplayıp bulaşıkları halletmişlerdi. Anne, oğlunun geleceğini bilmediğinden hizmetlileri evine yollamıştı.
Salona geçerek bir film seçti Harry. Annesiyle yapmayı sevdiği şeylerin başında beraber film izlemek geliyordu. İkincisi bahçeye yardımcı olmaktı.
"Ben dışarıyı kolaçan edeyim." Louis ceketini alarak dışarıya çıktı. Hava kararmış olduğundan arabadan fenerini aldı. Gökyüzü kararmış olmasına rağmen bulutları görebiliyordu. Bulutların arasına sık sık saklanan hilal şeklindeki ay ise muazzam görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD ( Larry Stylinson )
FanfictionSevdiği insanlar bir bir ondan koparılırken o nasıl girdiği her sokakta adımlarını bu kadar sağlam atabilirdi ki? Nasıl uyuyabilirdi acısız, tasasız? Kalbi yanmıyordu artık. Çünkü bir kalbi olduğunu düşünmüyordu. Louis bir koruma; Harry ise korunmas...