Otelin merdivenlerini ikişer ikişer çıkıyordu. Önündeki insanları ittirerek kendisine yer açmaya çalışıyordu. Eğer duydukları doğruysa hayatına nasıl devam ederdi bilmiyordu.
Kata geldiğinde göğsü, nefes nefese olmasından kaynaklı hızla yukarı kalkıp iniyordu. Ancak soluklanmak için zamanı yoktu.
Odanın kapısına doğru sert adımlarla yürüdü. Kapıda yazılı olan '58' numarasına kısa bir bakış atıp kola tutundu. Bu kapıyı açması bir nevi hayatının dönüm noktası olacaktı.
Oksijen için açılmış olan ağzını, korkudan titreyen bacaklarını ve kollarını görmezden geldi. Öğrenmek istediği şey hemen bu kapının ardındaydı.
Kolu yavaşça indirip tahta parçasını ittirdi. Birkaç adım atıp odaya girdi. Gördüğü şey ile mavileri irileşti, nefes alamaz oldu.
Kız kardeşi kanlar içerisindeydi. Kafası anormal bir şekilde yerde, bedeninin üstünde duruyordu. Parkeler, koltuk ve halının bir kısmı koyu renk sıvıyla kaplanmıştı.
Hızla bedene doğru adımladı. Açık olan mavilere bakıp dolan gözlerine engel olamadı. Soğuk bedenle buluştu parmakları. "Neden?" sol gözünden düşen bir damla yaş kardeşinin göğsüne çarptı.
"Neden?!" bağırmıştı bu sefer. Acısını, öfkesini dışa vurmuştu. Kolları arasındaki günahsız insana bakıp hıçkırıklarını saldı.
"Bunu ödeyeceksiniz! Benim adım Louis William Tomlinson ise bunu ödeyeceksiniz!"
#
Siyah, demir kapıyı ayağıyla ittirdi. Aklından geçen tek düşünce Harry'di. Ona da zarar verdilerse bu sefer kafasına sıkardı.
Giriş katında kimseyi bulamayınca, terk edilmiş binanın merdivenlerini çıkmaya başladı. Merdivenler birkaç dakika sonra biterken bedenler görüşüne girdi.
"Louis!" kulaklarına dolan acı dolu bağırış ile gözlerini sıkıca kapadı.
"Sandığımdan daha erken geldin Tomlinson." bu sesi tanımıştı. Telefonu tutan adamdı.
Adımlarını adama yöneltti. Önüne geldiğinde ise yoğun mavileri çatılmış kaşlarıyla gölgeleniyordu. "Bırak onu."
Adam kahkaha atmaya başladı. "Bu güzelliği o kadar kolay bırakmayacağım maalesef." Harry'nin önüne geçip parmaklarıyla çenesini kavradığında ellerini yumruk yaptı.
"Bana ne istiyorsan yap ama onu rahat bırak." adamın bakışları tekrardan Louis'yi buldu. "Çok cazip bir teklif."
Louis'nin bakışları ise Harry'e kaymıştı. Çoktan ayak tırnaklarından iki tanesinin çekildiğini görünce neredeyse kükreyerek adamın yakasına yapıştı. "Ona zarar vermeyecektin adi herif!"
Adamın o iğrenç kahkahası tekrar duyuldu. "Ne yazık ki sözümü tutan biri değilimdir." adamın elleri de onun yakasına ulaştı.
"Siz ikiniz, alın şunu." uzun ve yapılı iki adam Louis'yi omuzlarından tutup diz çöktürttü. "Louis, hayır!" Harry'nin dağılmış sesini duyunca kafasını eğdi.
Adamlar ceketini çıkarttığında da bir şey demedi. Kollarını iki yana açıp zincire bağladılar. Harry'nin önünde debelendiğini, ağladığını ve adını bağırdığını biliyordu. Sesini çıkarmıyordu çünkü böylece ona zarar vermeyeceklerini umuyordu.
Lider olduğunu düşündüğü adam kahkahaları eşliğinde gömleğinin düğmelerini açtı.
"Şimdi..." elindeki kızgın demire baktı Louis. "Tercih vakti." adam Harry'nin yanına gidip saçlarını okşayınca Harry kafasını eğerek pis elden kurtulmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD ( Larry Stylinson )
FanfictionSevdiği insanlar bir bir ondan koparılırken o nasıl girdiği her sokakta adımlarını bu kadar sağlam atabilirdi ki? Nasıl uyuyabilirdi acısız, tasasız? Kalbi yanmıyordu artık. Çünkü bir kalbi olduğunu düşünmüyordu. Louis bir koruma; Harry ise korunmas...