"Tatlım, odun toplamama yardım eder misin?" ağaçların sıklaştığı alana ilerlerken arabada battaniyeleri çıkartan sevdiğine baktı.
"Geliyorum Harry, sen devam et." bunu duymasıyla adımlarını sıklaştırdı.
Louis ile birlikte dün akşam ani bir kararla kampa gitmeye karar vermişlerdi. Harry Arthur Deam meselesi yüzünden diğerleri çalışırken onların dinlenmesini ilk başta doğru bulmasada Louis'nin sorun olmayacağını söylemesi üzerine rahatlamıştı.
Yerde bulduğu ufak çalıları kucağına doldurmaya başladı. Nasıl ateş yakılacağını bilmiyordu. Fakat Louis'nin bu konuda tecrübeli olduğunu varsayıyordu.
Yanına gelen montlu adama baktı. "Bunlar iyi mi?" Louis kafasını salladı. "Evet." ardından o da Harry gibi kucağını dallarla doldurmaya başladı.
İkisi de kucaklarını doldurduklarında çadırlarını kurmayı planladıkları açık alana geri döndüler.
Harry çalıları bir köşeye toplarken Louis de çadırı çıkartmakla meşguldü.
Ellerini bordo montunun içine koyup kullanım talimatına çatık kaşlarla bakan adamın yanına geldi. "Sorun ne?"
"Biraz karışık." Louis, Harry'nin suratının endişeli bir hâle büründüğünü görünce gülümseyerek içini rahatlatmaya çalıştı. "Merak etme, üstesinden gelebiliriz."
Kafasını sallayıp ona uzatılan demir çubuğu eline aldı uzun olan. Endişelenecek bir şey yoktu. Sonuçta Louis yanındaydı ve o buradaysa her şeyin üstesinden gelebilirlerdi.
Yaklaşık olarak bir saat boyunca çadırı kurmaya çalıştılar. Ara sıra Harry çadırın altında kalıveriyordu. Ya da Louis'nin ayağı çakılan çivilerden birine takılıyordu ve her şey yerle bir oluyordu. Buna rağmen gülüşüp eğleniyorlardı.
Nihayet çadır işi bitince Louis, bulduğu bir kütüğü ateş yakacakları yere yanaştırdı. Bu terk edilmiş kalın odun parçası onlar için güzel bir oturak olacaktı.
O sırada Harry, topladıkları çalıları taşlarla çevrelediği alana koydu. İşi bittiğinde nefes nefese kütükle uğraşan sevdiğine baktı. "Ateşi nasıl yakacağız?"
Louis ayaklandı. "Çakmakla elbette." ellerini cebine götürüp çakmağı aradı ancak bulamadı. Diğer cebine de baktı. "Yok."
"Arabada falan mı düşürdün acaba?" Harry endişelenen sevgilisinin yanından geçip arabanın kapısını açtı ve eğilip ortalığı aramaya başladı.
Yaklaşık beş dakika sonra "Burada!" diye şakıdı. Louis'nin yanına gülümseyerek gidip bulduğu çakmağı avucuna bıraktı.
Çakmağı alan adam da dallarla çevrili olan alana gidip çakmağı çaktı. Alevler yavaş yavaş yükselirken Harry, bulduğu ince kütükle dalları karıştırdı.
"Tamamdır, sırada ne var?" dedi ucu kararan kütüğü kenara bırakırken.
"Acıktın mı?" Louis tekrardan arabaya ilerledi.
"Biraz." dedi Harry. Ardından o da arabanın yanına gidip getirdikleri ufak masayı çıkardı. Az kala masayı Louis'nin kafasına geçiriyordu fakat Louis son anda eğilip darbeden kurtulmayı başarmıştı. Harry anında kızarıp gülümsemişti.
Masanın üzerine ufak buzluğu ve bazı abur cuburlarla dolu olan poşeti bıraktı Louis. Ona kalsa bu ortama şehirli abur cuburları uymuyordu fakat sevgilisinin ne kadar çok sevdiğini biliyordu bu paketli ürünleri.
"Eti çıkartıp parçalayacağım, sen de sosla." Harry montunu çıkartıp kollarını sıvadı. Ellerini sudan geçirdikten sonra neden bütün aldıklarını bilmediği tavuğu çıkardı ufak buzluktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD ( Larry Stylinson )
Hayran KurguSevdiği insanlar bir bir ondan koparılırken o nasıl girdiği her sokakta adımlarını bu kadar sağlam atabilirdi ki? Nasıl uyuyabilirdi acısız, tasasız? Kalbi yanmıyordu artık. Çünkü bir kalbi olduğunu düşünmüyordu. Louis bir koruma; Harry ise korunmas...