-TWENTY

435 62 56
                                    

"Gitmem gerek." salondaki koltukta olmuş bir şeyler düşünen güzel gözlü sevgilisine baktı. Giriş kapısına adımlarken Harry de arkasından geldi. "Louis..."

"Endişelenme, iyi olacağım. İyi olacağız." uzun boylu olan karşındaki adamı kolları arasına alıp sarmaladı. "İçimde çok kötü bir his var."

Kısa boylu olan kafasını sevdiğinin omzuna bıraktı. Onun o güzel kokusunu içine çekti. "Dikkatli olacağım." 

Harry'nin içindeki huzursuzluk yok olmak bilmiyordu. Baskın sırasında Louis'nin başına bir şey gelecek, ondan kopacak diye çok korkuyordu. Geri çekilip mavilere baktı. "Seni seviyorum."

Sakalları uzamış olan adam gülümsedi. "Ben de seni seviyorum güzelim. Sen de kendine dikkat et, olur mu?"

Harry kafasını sallayıp tekrardan sarıldı sevdiğine. "Harry... gitmem gerek. Beni bekliyorlar."

Dolu dolu olmuş yeşilleriyle geri çekildi Harry. Gitmesini zerre istemiyordu. Onun bu halini gören Louis de sevdiğini bırakmak istemedi, fakat elinde değildi. "Söz veriyorum, sapasağlam geri döneceğim."

Elleri birbirinden kurtulduğunda hissetmişti Harry. Hisleri asla ona yalan söylemezdi. Gene de başına bir şey gelmemesi için yalvardı Tanrı'ya.

##############

Gece iki sularında telefonunun telaşla çalan zil sesiyle uyandı. Düşünmekten ve endişelenmekten bitkin düşüp salonda uyuyakalmış olmalıydı.

Orta sehpada duran telefonu alıp ekranına baktı. "Koruma Jack." yüreği hızlanmaya başlarken telefonu açıp kulağına götürdü. "Alo."

"Alo, Bay Satyls. Merhaba." sakin gelen ses bir nebze de olsa rahatlatmıştı kendisini.

"Merhaba Jack. Sorun nedir?" rahatlasa bile gecenin ikisinde önemsiz bir konu için aranması imkansızdı.

"Louis..."

Harry sevdiğinin adını duyması ile ayağa kalktı. "Ne oldu? Louis'ye ne oldu? Ah biliyordum, biliyordum!" evin içinde bağırarak aşağı yukarı yürümeye başladı.

"Bay Styles, hastaneye gelmelisiniz." Jack'in sakin sesi bu sefer onu endişelendiriyordu.

"Ne dediler?" dedi dudaklarından bir hıçkırık kaçarken.

"Buraya gelmelisiniz." telefonda söylenmeyecek kadar kötü durumda mıydı Louis?

"Pekala." telefonu kapatıp üzerini değiştirdi ve arabasıyla hastanenin yolunu tuttu. Arabayı çok hızlı sürüyordu, belki de ilk defa bu kadar hız yapmıştı. Yol boyunca gözyaşlarını geri gönderip durmuştu.

Hastaneye girdiğinde burnuna doluşan koku midesini bulandırdı. Gözleriyle etrafı tararken danışmanın yanında bekleyen Jack'i gördü. Kolu alçıdaydı ve yüzünde morluklar vardı. 

Yaralı adamın yanına vardı. "Nerede?" kocaman kahverengi gözler dolu dolu olmuştu. Kıvırcık oğlanından peşinden yoğun bakım ünitelerinin olduğu kata geldiler. Herkes buradaydı. Tomoko ve Niall bir sandalyede birbirlerine sokulmuş uyuyorlardı. Belli ki Tomoko da yaralanmıştı.

Liam ve Zayn yere çökmüş, suratları asık bir şekilde konuşuyorlardı. Taylor ve Dylan ise tuvaletlerin olduğu yerden geldiler. David ortalarda yokken Stewart sarılı bileğini saçlarına geçirmişti. Brenda ve kızı Rue ise sarışın adamın yanında uyuyakalmışlardı. Herkes, bütün ekip perişan haldeydi.

"Harry!" Taylor koşarak yanına geldi ve sarıldı ona. Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. "O nerede?" dedi pek de kısık olmayan bir sesle Harry. 

BODYGUARD ( Larry Stylinson )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin