"Dediğim gibi içeride durmak zorunda değilsin Louis." koşu bandını yavaşlatıp kulaklığının tekini çıkarttı. Spor salonuna gelmişlerdi ve Harry defalarca söylemesine rağmen Louis, ısrarla içeride kalmak istiyordu.
"Böyle iyi." ellerini önünde kavuşturdu. Spor salonunda takım elbiseli bir adamın hazırolda durması insanların dikkatini çekiyordu haliyle. Bunu biliyordu fakat Harry'i kötü bakışlardan korumak istiyordu. Daha on dakika öncesine kadar kondisyon bisikletindeki bir adam resmen gözüyle yemişti Harry'i. Bu tip abazalar meydanda dolaşırken onu nasıl yalnız bırakıp gidebilirdi?
Omuz silkerek koşu bandını tekrardan hızlandırdı Harry. Az çok neden bu şekilde davrandığını tahmin edebiliyordu. Yaklaşık iki haftadır kendi evinde yaşıyorlardı ve Louis'nin bu tavırlarına alıştığı söylenebilirdi.
Karşısındaki adama baktı Louis. Terlediğinden dolayı kıvırcık bukleleri alnına yapışmış, üzerindeki beyaz tişörtün yakası ıslanmıştı. Şortu bacaklarını meydana çıkartıyordu ve Louis oraya bakmamak için iradesiyle mücadele ediyordu resmen.
Aklındaki düşünceleri yok etmek için tekrardan etrafta gözünü gezdirmeye başladı. Harry ile yaşadıkları o tatlı andan hiçbir zaman bahsetmiyorlardı. Sanki hiç yaşanmamış gibi eski hallerine geri dönmüşlerdi.
Bir süre daha koşu bandında müziğini dinleyerek koşusunu yapmaya devam etti Harry. Spora sık sık gelmezdi ancak geldiği zaman da baştan savma yapmazdı.
"Afedersiniz." omzuna hafifçe vurulunca koşu bandını durdurup arkasına döndü. Adamın yapılı bir vücudu, simsiyah saçları, yemyeşil gözleri ve uzun sayılmayan sakalları vardı. "Buyurun." gözü anında Louis'ye kaymıştı. Mavi gözlü adam kaşlarını çatmış onları izliyordu. Bir aksilik çıkarsa araya girecekti.
"Ben Colton. Biliyorum bu biraz yüzsüzlük oluyor ancak..." elindeki ufak kâğıt parçasını uzattı. "Ararsanız çok sevinirim." kâğıda büyümüş gözleriyle baktı Harry. Bu adam kendisinin kim olduğunu biliyor muydu?
Gene de kabalık olmasın diye kendisine uzatılanı aldı. Adama gülümsedi. Ne diyeceğini bilmiyordu, Louis yanı başında ikisine de öldürücü bakışlar atarken nasıl rahat olabilirdi ki?
Esmer adam spor salonundan çıktığında Harry'de bugünlük bu kadar sporun yeterli olacağına karar verdi. Soyunma odasına ilerleyip dolabından eşyalarını aldı. Bu sırada koruması onu bir ruh edasıyla takip ediyordu.
Kabine girerek üzerindekileri çıkartmaya başladı. Louis ile olan ilişkisini tam olarak kavrayamıyordu. Evet yakınlaşmışlardı ancak bu kadar. Kesinlikle sevgili değillerdi. Belki kardeş?
Dar paça pantolonunu da bacaklarından geçirip kemerini bağladı. Evinden başka yerde duş almaktan hoşlanmıyordu. Bu yüzden eve gidince hallecekti bu işi.
Kabinden çıkıp Louis'ye gidebileceklerini söyledi. Takım elbiseli adam salondan çıktı ve otoparka ilerledi. Binmesi için Harry'e kapısını açtıktan sonra kendisi de yerini aldı.
Eve gidene kadar tek kelime konuşmadılar. Harry spordan dolayı yorgun hissediyordu zaten, bu durum işine gelmişti. Onun yerine Louis ile ilgili hayaller kurmayı tercih etti. Kendisini on beş yaşındaki hayalperest çocuklar gibi hissediyordu.
"Louis hayatım, kapıya bakar mısın?" elimdeki kurabiye hamuruna şekil vermekle uğraşıyordum.
"Elbette." yanımdan geçip kapıyı açan eşime gülümsedim. Bu kadar nazik olması beni büyülüyordu.
"Kimmiş?" birkaç dakika sessizlik oluşunca meraklandım.
"Bayan Bobs." kucağındaki iki yaşındaki Steve ile yanıma gelen Louis'ye baktım. "Merhaba Steve." kocaman, yeşil gözlü oğlana gülümseyip el sallamayı denedim. Denedim çünkü ellerim hamurla kaplıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD ( Larry Stylinson )
Fiksi PenggemarSevdiği insanlar bir bir ondan koparılırken o nasıl girdiği her sokakta adımlarını bu kadar sağlam atabilirdi ki? Nasıl uyuyabilirdi acısız, tasasız? Kalbi yanmıyordu artık. Çünkü bir kalbi olduğunu düşünmüyordu. Louis bir koruma; Harry ise korunmas...