"İki haftadır her şeyin normal gitmesi tuhaf geliyor." elindeki fincanı masaya bırakıp mavilere baktı çekik gözlü kadın.
"Olması gereken bu." dişlerini belli edecek şekilde gülümsedi Niall.
Tomoko ile güzel bir bağ kurmuşlardı. Gerek piyano konusundan, gerekse muhabbet etmekten keyif alıyorlardı. En azından kendisi böyle düşünüyordu.
Onun diğerlerine karşı sert tavırlarının kendisiyle birlikteyken tamamen yok olduğunu anladığında şaşırmıştı. Ancak bunu arkadaşlıklarına bağlıyordu.
"Kapı çalıyor." masadan kalkıp kapıya doğru adımladı kadın. Akşam akşam kimin gelmiş olabileceğini düşünüyordu.
Kapıyı açtığında bir başka maviler karşıladı onu. "Louis?"
"Merhaba, rahatsız ediyorum ama Harry'nin peluş ayıcığı burada kalmış sanırım." takım elbiseli adam kendisi için açılmış olan kapıdan girip mutfağa ilerledi.
Harry ara sıra dostunda kalmayı severdi. Niall da onda kalırdı elbette. Bu eskilerden beri aralarında bir gelenek olmuş gibiydi. Geçen gelmesindeyse acele edeyim derken Louis'nin kazanmış olduğu peluş oyuncağı unutuvermişti.
"Merhaba efendim."
"Niall. Sadece Niall." masadan kalkıp korumanın yanına geldi.
"Peki Niall. Harry'nin ayıcığına rastladın mı?"
Maviler açılıp parladı. "Evet! Harry'nin odasındaydı." hizmetlilerden birinden rica edip sarı peluş ayıcığı getirmesini istedi.
Bu sırada üçü de salona geçmişlerdi. "Harry nasıl?"
"Gayet iyi. Açıkcası o olaydan sonra sandığımdan daha erken toparlandı." gözleri karşılarına oturan çekik gözlü kadına kaydı. Yüzünde otoriter ifadesi vardı her zaman ki gibi. Onun burada ne işi olduğunı sormak haddi olmadığından ağzını açmayı bile düşünmedi.
"Oh, harika." bu sırada hizmetlinin gelmesiyle ayağa kalkıp peluş ayıcığı aldı Louis. "Teşekkürler."
"Ne yaptık ki?" elini takım elbiseli adamın omzuna koyup birkaç defa pat patladı. Louis gülümsedi.
"Yarın görüşürüz öyleyse." Louis, toplantıdan bahsettiğini anladığında tekrar gülümsedi. "Görüşürüz."
O, malikâneden çıkıp arabasına binerken Tomoko ve Niall ise salonda konuşmalarına kaldıkları yerden devam ettiler.
Eve yaklaşık yarım saat sonra vardı Louis. Elindeki ayıcık ile üst kata çıkıp Harry'nin odasının önüne geldi. Kapıyı birkaç defa vurmasına rağmen tepki gelmeyince içeriye girdi.
Harry, bir melek gibi, bacaklarını karnına doğru çekmiş, kırmızı dudakları hafif aralık bir şekilde uyuyakalmıştı. Hâlbuki kendisi gelene kadar uyanık kalacağını söylemişti.
Louis, sarı ayıcığı adamın başucuna koydu. Üzerine bir çarşaf örtüp dağınık buklelerine öpücük kondurdu.
Onu sabaha kadar izleyebilirdi ancak uyuması gerekiyordu. Yarın toplantıları vardı.
########
"İyi günler baylar bayanlar." Arthur Deam, elindeki dosyalarla masanın başucundaki sandalyesine oturdu.
"Bugün için tek bir önemli husus var. Onun dışında konuşulacak bir mevzu olduğunu zannetmiyorum." yaşlı adam gözlerini korumalar ve ünlü isimlerde gezdirdi.
"Zamanınızı almak istemiyorum, o yüzden direkt konuya gireceğim." dosyaları karıştırmaya başladı kırışmaya yüz tutmuş elleriyle.
"Biliyorsunuz ki Robert Fisher içimize sızmış bir hain idi. Cara Delevingne'da gereken cezayı verdi kendilerine." soluklanmak için durdu. Yaşı ilerledikçe hastalıklar bir bir kendisini göstermeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODYGUARD ( Larry Stylinson )
Hayran KurguSevdiği insanlar bir bir ondan koparılırken o nasıl girdiği her sokakta adımlarını bu kadar sağlam atabilirdi ki? Nasıl uyuyabilirdi acısız, tasasız? Kalbi yanmıyordu artık. Çünkü bir kalbi olduğunu düşünmüyordu. Louis bir koruma; Harry ise korunmas...