Güneşli ve sıcak bir sabahtı. İşime gidebilmem için vapura binmem gerekecekti. İstanbul'un mavi sularına bakıp iç çektim. Ah martılar sizi kıskanıyorum ama size kızıyorum da! Uçup özgür olmak varken benim elimdeki simide göz dikiyorsunuz. Özgürlüğünüz bu kadar mı?
Belki de ben yanılıyorumdur. Açlık bekli de özgürlüğün üzerine binip onu eziyordur. Ey martılar açsınız biliyorum bu yüzden zihinlerinize bir kelepçe vurulmuş sanki. Düşünemiyor ve özgürlüğünüze kavuşamıyorsunuz. Peki ya sonra? Zihninizdeki o kelepçeler kalkınca neden hep daha fazlasını yemek için çırpınıp duruyorsunuz? Ah martılar siz de benim gibi kum saatinin içindeki kum taneciklerine benziyorsunuz. Aynı herkes gibi.
Vapurun sesi eskiden çalınan savaş borularının sesine benzeyerek limana yaklaştı. Çıkmak için debelenenler ve girmek için zorlayanlar... Vapurun iskelesinde kendime zar zor yer bulup kum tanelerinin arasına karıştım.
Bir sürü ses, bir sürü düşünce... Kalabalıkta sesleri bir cımbızla çekiyormuş gibi ayırt etmeye çalıştım. Ayşe hanımın geliniyle arası pek iyi değilmiş, nergis hanım bankadan çektiği kredin hesabını yapıyor karşısına oturan arkadaşıyla. Mahmut bey patronundan şikayetçi, ismini çıkartamadığım yaşlı bir adam ülke siyasetinden yakınıyor.
Ben uygun bir yer bulabilmek için dolaşıyorum. Bunlara benzer sesler kulağıma takılıp duruyor, onları kovdukça daha çok yapışıyorlar.
Bir yer gördüm. Kimsecikler yok orada. Vapurun köşesinde kalmış sessiz bir yer. Gittiğimde gördüğüm şey eskimiş bir oturak. Gülümsüyorum kendi kendime. Senin benden daha çok anın vardır. Kaç kez geçtin boğazdan? Kaç insanla tanıştın bugüne kadar? Bir martı kadar özgür olabilmek istedin mi? Bir insan gibi tutsak yaşamaktan bıktın mı hiç?
Peki ya ben? Yolculuk boyunca sana saygılı davranmayı düşünüyorum sayın oturak böylece birlikte boğazın tadını çıkartabiliriz.
Güneş ışınları denizin üzerine düşüyor ve onu ışıl ışıl yapıyordu. Onu izlemek kendisi kadar güzeldi. Gözlerimi kamaştırıyor ancak yine de ona bakmak için derin bir arzu duyuyordum. Mavinin huzuru gökyüzünün parlaklığı... Ben bulunduğum yerde etrafımda kimse yokken bunu fırsat biliyor ve gözlerimi kapatıyorum. Rüzgar da bana eşlik ediyor ve saçlarımın arasına karışıyor. Dalganın sesi insanlarınkini bastırıyor ve kendi sesimi bulmama yardımcı oluyor.
Ben uyuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENGİ DÖNÜŞ
General FictionHiçbir yere ait olamama hissi Almakay'ı ele geçirmişken karşısına sanki daha önce tanıdığı ancak ismini bilmediği biri çıkar. Danyar hangi hayata inanacaktır? iki kum tanesinin bir kum saatinin içerisinde karşılaşma hikayesi.