Direksiyonu ters yöne doğru kırdım ve şerit değiştirdim. Eve gitme planlarımı biraz ertelemem gerekecekti.
Danyar aramızda yaşanan olayları telafi edebilmek için kahve içmeye çağırmıştı. Biraz isteksiz olsam da bu teklifi kabul etmiş ve buluşma yerine doğru yol almaya başlamıştım.
Kaza yaptığımız gün birbirimizin iletişim adresini almıştık ancak ben onu hala telefonuma kaydetmeye cesaret edemiyordum.
Buluşma yerimiz boğaza sıfır, küçük ve şirin bir kafeydi. Arabamdan indiğimde dışarıda bir masaya oturmuş beni bekleyen Danyar'ı gördüm.
Denizin dalga seslerine karışmış karanlık saçlarının arasına rüzgar giriyordu. Gözlerini yukarı dikmiş gökyüzüne bakıyordu. Bu gökyüzü ona yakışmıyordu. O geceye aitti. Güneş sanki onu yakacakmış gibi parlıyordu.
Yavaş adımlarla yanına yürüdüm. Beni fark etmemişti. Böyle sessizce otururken bir şeyler düşünüyor gibi duruyordu. Aklında ne vardı Danyar? Her şeyi bilmek istiyordum, kim olduğunu merak ediyordum. Rüyalarımdaki adam sen misin?
Gözleri benimkilerle buluştu. Karanlık bakışları anında yok olmuş, yerine yumuşak bir gülümseyiş bırakmıştı. Ayağa kalkınca gözlerimi yukarı kaydırmak durumunda kaldım. Uzun adımlarla bana yaklaştı. Dudaklarındaki gülümseyiş aynı o adam öldüğünde gülünen dudaklara benziyordu.
Elini uzattı. Benim küçük ellerim onun büyük ellerinin içine yerleştiğinde kendimi sebepsizce güvende hissettim. Hafifçe sıktığında ondan bana geçen bir elektrik akımı vardı sanki. Karnımdaki karıncalar delilerce koşuşturuyorlardı. Onlara aldırmadım. "Merhaba."
Ellerimi bıraktı ve masaya doğru yol gösterdi. "Bekletmemişimdir umarım."
"Hayır, yeni gelmiştim."
Ellerimiz birbirinden ayrılsa da gözlerimiz hala birlikteydi.
Masaya oturduğumuzda kahvelerimizi sipariş ettik ve beklemeye başladık. "İşlerin yoğun mu?"
"Genel olarak evet, insan olduğu sürece suç da oluyor."
Gülümsedi. "İnsan olduğu sürece hastalıklar da oluyor."
Gülümsedim. "Geçen gün hastaneye geldiğinde neden bayıldın?"diye sordu. Bunun cevabını bende bilmiyordum. Denize doğru baktım ve kafamı iki yana salladım. "Bunu bende bilmiyorum, tansiyonum düşmüş olmalı."dedim.
Masanın üzerindeki ellerime ulaştı ve bileklerimden tuttu. Nabzımın olduğu yere baş parmağını bastırdı ve gözlerini kapattı. Bir süre öylece kaldı ve kalp atışlarımı dinledi. Sonra gözlerini benimkilerle buluşturdu. Karanlık gözlerinde birçok şey saklıydı ancak ben onu okuyamıyordum.
"Şu anda iyisin."dedi. Kibarca teşekkür ettim ve yeni gelen kahvelerimizi yudumlamaya başladık. Birbirimiz hakkında daha çok şey öğrenmek istediğimiz ikimizde de belli oluyordu ancak ben soru sormaya çekiyordum.
"Neden Türkiye'ye geldin?"
"İşlerim vardı."
"Ne tür işler?"
Gözlerini benden çekti. Derince bir nefes aldı. "Kız kardeşime yardım etmek için geldim."dedi. daha fazla irdelemedim çünkü konuşmak istemiyor gibi bir hali vardı. Tüm bunların yerine aklıma takılan soruları sormak için biraz cesaretimi topladım. Yapacağım şey tehlikeli olabilirdi ancak beynimde dönüp dolaşan kurtçuklar beni rahat bırakmıyordu.
"Bir davayla ilgileniyorum bu sıralar. Bir cinayet davası."
Gözlerini tekrar kaçırdı. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Katili bulabildiniz mi?"diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENGİ DÖNÜŞ
General FictionHiçbir yere ait olamama hissi Almakay'ı ele geçirmişken karşısına sanki daha önce tanıdığı ancak ismini bilmediği biri çıkar. Danyar hangi hayata inanacaktır? iki kum tanesinin bir kum saatinin içerisinde karşılaşma hikayesi.