BÖLÜM 8

1 3 0
                                    

Ölü adamın gençliğindeki bir fotoğrafı ve altında ismi şimdi karşımda duruyordu. Bundan otuz üç yıl önce organ mafyalığından yargılanmış ancak bundan kurtulmayı başarmıştı. Rüyamda katil olan kız kardeşimin intikamını alıyorum demiş, mahalledeki kız o adamdan korktuğunu ve nefret ettiğini açıkça göstermişti. Çocuklar ondan korkuyordu çünkü tahminimce organ kaçakçılığının yanında taciz, tecavüz gibi olaylarda oluyordu.

Gazete sayfasını yazıcıdan çıkartıp bir dosyaya koydum. Arabamın anahtarını alıp evden dışarı çıktım. Bulduğum şeyi müdürüme göstermem gerekiyordu. Bunu herkesin bilmesi gerekiyordu.

Şubeye gittiğimde Ahmet müdür olay yerinden henüz dönmemişti. Bir saat kadar ofiste onu bekledim. Anlatacaklarım için sabırsızlanıyordum.

Hava karardığında Ahmet müdür yeni gelmişti. Onu boş bir anında yakalayıp elimdeki şeyleri göstermeye başladım. Bir yandan anlatıyor bir yandan dikkatini bana vermesi için çaba gösteriyordum. Sonuna kadar beni dinledi ama yüzündeki ifade anlattıklarımdan hoşnut olduğunu göstermiyordu.

"Bunlar kanıt olamaz."

Hayal kırıklığına uğramıştım. "Ama bunlar çok önemli bilgi. İpuçları bizi Yıldız hastanesine götürüyor. Bu işin başı gerçekten de onlardır belki."

Kafasını iki yana salladı. "Bunu kanıtlayacak bilgi elimizde yok şu an."

Ağzımı açıp bir şey diyecekken eliyle susmamı işaret etti ve odasından kovarcasına beni çıkarttı.

Bana inanmamıştı. Zaten bulduğum şeyler gerçekten de yeterli değildi. İç sıkıntısıyla eve geri döndüm ne yapacağımı bilmez bir şekilde öylece oturup kaldım.

Uyuyamıyordum. Düşünceler beni rahat bırakmıyordu. O rüyalardan bir tane daha görmek ve iyice emin olmak istiyordum. Bir yandan rüyalarımda böyle bir şeyi görmem mantıksız geliyor ancak gerçeklerle örtüşünce hepsinin haklılık payı ortaya çıkıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Her geçen saniye bir çocuk daha ölüyor olabilirdi. Buna dur demememiz gerekirdi. Onları mutlaka bulmalıydık ama nasıl?

Gece buhar olup uçtu, yıldızlar gökyüzünden aşağı kaydı. Gün doğdu, güneş çıktı. Siyah yerini maviye bıraktı. Her yer aydınlandı ancak benim içim karanlıklarla doluydu.

Sabaha kadar oturmuş ve bir şeyler bulabilmek için araştırma yapmıştım ancak elime hiçbir şey geçmemişti. Uykusuzdum ve kızarmış gözlerim beni ele veriyordu.

Bugün hafta sonuydu ve işe gitmeyecektim. Yeni evime taşınmak için bugün bir kamyon gelecek ve eşyalarımı götürecekti. Son birkaç parça bir şeyi ayarlayıp koliledikten sonra gitmeye hazırdım.

Akşama kadar kamyonun gelmesini bekledim. Nihayet güneş batmaya yakın gelip eşyalarımı çıkarttılar. Bende kendi arabama binip gideceğimiz yere kadar kamyona eşlik edecektim.

Köprü her zamanki gibi kalabalıktı ve dakikalarca oyalandık. En sonunda tüm yollar bittiğinde yeni evime yaklaştığımızı fark ettim.

Arabadan inip etrafa baktım. Evim kalabalık bir yerdeydi. Dalgın dalgın etrafa bakarken tabelalara gözüm çarptı. İşte o an gördüm. Yıldız hastanesi yüz metre ilerideydi. Bu denk gelişler kesinlikle kaderin işi olmalıydı.

Eşyalarımı yukarı taşımayı bitirdiğimde tüm hızımla aşağı indim ve yüz metre boyunca yürümeye başladım. Adımlarım hızlıydı ama güneş benden daha hızlıydı. O aceleyle batarken bende aceleyle yürüyordum. Bir şeyler görmek istiyordum. Bir şeyler kanıtlamak...

Hastaneye vardığımda her şey oldukça sıradan görünüyordu. Bir çocuk hastanesiydi. Önünde oyun parkı ve güzel bir bahçesi vardı. Çocuklardan bazıları annelerinin meraklı bakışları içerisinde oradan oraya koşuşturuyorlardı. Etrafı kolaçan ettim, defalarca parkın çevresinde dolaştım. Hiçbir şey yok gibiydi, dışarıdan bir şey bulamayacaktım. Kanunsuz da olsa içeri girmem gerekiyordu. Bunu yapacak cesareti kendimde arıyordum.

BENGİ DÖNÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin