3. Yemek

63 6 2
                                    


*

*
Lina'nın bakışından

Tek kelimeyle ölüyorduk. Resmen ölüyorduk. Yorgunluktan kılımızı bile kıpırdatamayacak bir halde Rıfat Bey'le toplantı yaptığımız binanın önündeydik. Az önce şirket şoförünü Zeynep ve Ece'yi evlerine bırakması için çağırmıştım ve onlar arabaya binene kadar onlarla hava alıyordum.

Rıfat Bey sağ olsun sürekli Ece ile uğraşmış kızın her lafına takacak bir kulp bulmuştu. Zeynep beni uğraştırmamak için hep konuyu değiştirmişti ama bana o odada afakanlar basmıştı. Mecbur olduğumuz biri olmasa çekilecek dert değildi.

Uzaktan bize yaklaşan şirket arabasının farlarını görünce düşüncelerimden sıyrıldım ve elimi ovaladığım başımdan çektim. Ece'nin sırtını sıvazlayıp gülümsedim. Gerilmişti yine, farkındaydım.

"Zeynep akşam yemeğine kadar dinlen az kaldı zaten."

"Tamam Lina Hanım, her şey hazır zaten merak etmeyin."

Başımla onu onayladıktan sonra bende kendi arabama bindim. Şirket arabası önde ben arkalarında bu kocaman fabrikamsı alandan uzaklaştık. Aklıma Pablo için Cenk'le konuşmam gerektiği gelince arabaya bağlı olan telefonumdan onun numarasını buldum. Kısa bir çalıştan sonra açıldı telefon.

"Alo. Kimsiniz tanıyamadım?"

"Ya Cenk gerçekten özür dilerim canım. Her şey o kadar plan dışı gelişti ki, anlatsam inanamazsın. Beynim akmak üzere!"

"Tamam, tamam anlayışlı olacağım yine ve yine! 'Hmm' bir tahmin yapayım, uzun soluklu bir toplantıdan çıktın?"

"Doğru tahmin. Ve yetmezmiş gibi akşam yemeği görünümlü bir toplantıya daha katılmam lazım. İşin yoksa eğer Pablo'yu benim eve bırakır mısın? Güvenliğe anahtar bırakırım, normalde bir şeyler ikram ederdim sana ama maalesef geç kalacağım gibi görünüyor. Şimdi eve gidip üstümü değiştirip biraz dinlendikten hemen sonra hızla restorana yetişmeliyim."

"Sesinden bile anlaşılıyor yorgunluğun Lina. Hep diyorum ki bu kadar yüklenme kedine diye! Neyse müsaitim ben, kliniği kapattıktan sonra geçerim sana. Pablo'nun bendeki oyuncaklarını da getiririm oyalanır yavrucak dert etme sen."

"Çok sağol Cenk, yordum senide. Şimdi kapatmam lazım ama sana kahve sözüm olsun yarın kliniğe uğramaya çalışırım."

"Öpüldünüz Lina Hanımcım."

"Öptüm Cenk."

Telefonu kapattıktan sonra radyodan açtığım kısık sesli şarkıya eşlik ederek İstanbul trafiğinde yol aldım. Sinir hastası olmadan tamamladığım yol için sevinirken güvenliğe selam verip büyük sitenin içinde kendi evime doğru yol aldım.

Birkaç dakika sonrasında tanıdık evi görünce durdum. Kapının önüne park ettiğim arabadan tüm eşyalarımı alarak hızla indim. Yine geç kalmak istemiyordum ve ne yazık ki dinlenebilecek çok zamanım yoktu. Anahtarla kapıyı açtıktan sonra tüm eşyalarımı portmantoya yığıp ayağımla ittirerek kapıyı kapadım.

Hızla odama yönelen merdivenlerden çıktıktan sonra kendimi gelişigüzel yatağa bıraktım. Çok hareketli bir gün geçirmiştim ve her eklemim, her kasım, aklıma gelebilecek her yerim sızlar durumdaydı. Sıcak bir küvet sefasının bana iyi geleceğine karar verdikten sonra kalktım. Üzerimdeki her şeyi çıkardıktan sonra bornozumu üstüme geçirdim. Bornozun kuşağını bağlarken bir yandan da banyoya adımlıyordum.

Duşu es geçip küvete doğru ilerledim. Küvetin tıpasını kapadıktan sonra suyu sıcağa ayarlayıp banyodan çıktım. Kendimi mutfağa doğru atarken hızlı davranmaya özen gösteriyordum. Bir de  evimin su basması şuan en son ihtiyacım olan şeydi.

LimerenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin