Okuyanlardan tek ricam lütfen oy verip satır arası yorum yapmayı unutmayın🙏🏻
*
*
*Lina'nın ağzından
On gün olmuştu. Tamı tamına on koca gün. Yemeği yediğimiz günün ertesi günü sabah saatlerinde basına bir açıklama sunmuştuk. Yaz kreasyonu için ortak çalışacağımıza dair açıklamamız sonrası ortalık biraz karışmıştı.
On gündür aşırı bir kalabalıkla uğraşıyoruz iki şirket olarak. Meğerse bu sektörde ikimiz hakkında ayrı ayrı konuşulan birçok şey varmış. Röportaj teklifleri havada uçuşuyor ve sanırım uzun bir süre boyunca röportaj lafını duyasım bile yok.
Ateş'in ve benim iki genç tasarımcı olarak rakip olduğumuzu sanan bir kitle varmış. Ortak kreasyon fikrini duyurduğumuzdan beri bizi düşman rakipler(?) sanan kitle aşırı şaşkındı. Hiçbir zaman böyle bir iddiamız olmadığı için biz kat ve kat daha şaşkınız. O ayakkabı ben ise kıyafet tasarlarken bizi nasıl rakip sayabildiklerini bile anlayamamıştım. Buna sadece ben değil Ateş'te şaşırmıştı.
Ortaklığımızı duyurduğumuz gibi artan taleplerden nefessiz bir şekilde çalışıyorduk. Kreasyon çalışmalarına da başladığımız için her şeye yetişmek bizi zorlamaya başladı. Bu yaz için çıkaracağım farklı konulu bir kreasyonum daha olduğu için şirketteki herkes ekstra mesaiye kalıyordu.
Tasarım ekibiyle son iki senedir görüşmediğimden daha sık görüşmüşümdür sanırım. Yükselişte olan markamı bu yazdan itibaren tamamen uçurmak istiyordum. Bu yazın bu kadar büyük bir önem içermesi de çizilen her şeyi en ince ayrıntısına kadar takip etmeme sebep oldu.
Normalinde tasarım ekibime çok güvendiğim için bir tek kreasyonların çizimlerini tamamladığımızda incelerdim çizimleri. Eğer bir sıkıntı olursa söylerdim ve hemen düzeltirdik. Ama şimdiyse attıkları çizgiyi bile inceliyordum. Çünkü Ateş'le olan ortak kreasyonumuzda her çizimi ben üstlendiğim için diğer çizimlerin hepsi tasarım ekibime kaldı.
Bu yoğunluğa rağmen senelerdir oturttuğum düzenimi bozmamaya büyük bir önem gösteriyordum. Pablo'nun da gelişiyle beraber sabah koşumu tekrardan onunla beraber yapmaya başladım.
Düşüncelerimden kendimi kurtardığım an gevşek tuttuğum tasmasıyla beraber yanımda koşan biricik oğlum Pablo'ya baktım. Temiz havayı almak onu da çok mutlu etmişti. Sallanan kuyruğu bunu oldukça belli ediyordu. Kendime ve Pablo'ya dinlenmemiz için birkaç dakika tanıdım ve yavaşladım.
Elimdeki mataramdan su içerken aslında ne kadarda susadığımı anladım. İçimden tüm şişeyi içmek gelse de karnım şiştiği zaman tempolu bir şekilde koşamadığım ve tıkandığım için birkaç yudum daha alıp mataranın ağzını geri kapattım.
Yanıma aldığım boyun çantamdan Pablo'nun ödül mamalarından çıkardım ve yanına eğilip avucumda ona yedirdim. Tüylerini okşarken nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Kısa süreli sevgi seansımız sona erdiğinde tasmasını geri elime aldım ve yavaş tempodan yükselterek eve doğru koşmaya başladık.
Kulaklığımdan sevdiğim bir podcast serisini dinlerken kendimi dinlenmiş gibi hissediyordum. Spor yapmaya ilk başladığımda benim için nasıl bir işkenceyse şuan büyük bir keyifti. Spor yapmadığım zamanlar kendimi kötü hissediyordum.
Siteden içeri girdiğim zaman güvenliğe selam verdim. Benim gibi yürüyüşe çıkan veya köpeğini gezdiren site sakinlerine de selam veriyordum. Az çok herkes birbirini tanırdı ve bu sitenin en sevdiğim özelliklerinden biriydi. Ne kadar evler arasında uzak mesafeler olsa da insanları birbirine yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence
Teen FictionModa sektörüne yön veren bir şirket ve onun sahibi. Lina Şeyhanlı. Sektöre yön veren, trendleri belirleyen bir markanın herkesin çok sevdiği magazinsel yüzü. Çalışanlarına çok değer veren bir patron. Başarılı bir iş kadını ve düzenli bir hayata sahi...