5. Perpetual

40 3 2
                                    

Az önce 5.bölüm diye 4. Bölümün aynısını yüklemişim hiç farkında değilim:"(

*

Lina'nın ağzından

Sırayla atölyenin her bölümünü gezmiş ve gelemediğim zamanların acısını çıkarmış oldum. Tek bir fark vardı. Bu sefer Mesut Abi ve bana ek olarak yanımızda Ateş de vardı. Sıkılacağını hatta sinirleneceğini bile düşünmüştüm. Sonuçta bir toplantı yapmak için çalıştığın kişinin yanına gidiyorsun ve bir anda 'hop' onun atölyesini gezerken buluyorsun kendini.

Ben minik atölye gezimiz için ondan nasıl özür dileyeceğimi düşünürken bir baktım ki Mesut Abi'yle sohbet ederek çalışma stillerini öğreniyor, kalıpları inceleyip kumaşlara bakıyor. Ateş Burak Kor attığı her adımda, söylediği her bir kelimede beni şaşırtmaya yemin etmiş gibiydi.

Ya o fazla anlayışlı, sakin ve empati yeteneği yüksek biriydi ya da diğer çalıştığım kişiler insanlıktan nasibini almamıştı. Cevabın ikinci şık olduğuna adım kadar eminim.

Şimdiyse Mesut Abi, Ateş'in ayakkabı sektöründe olduğunu öğrendiği için diğer atölyeye gelmiştik. İkisi beraber işleyişi, kimlerle çalıştıklarını, bazı fırsat ve imkanları konuşurken bende oturmuş Türk kahvemi yudumluyordum. Bana göre hava hoştu. Sonuçta ortağımla hiçbir sıkıntı yaşamadan işlerimi hallettim ve sanırım ona iş yapacak yeni birilerini tanıtmış oldum.

Telefonumu çıkarıp maillerimi kontrol etmeye başladım. Zeynep'in gönderdiği Ateş'in numarasını telefonuma kaydettim ve cevaplamam gereken mesajlarla ilgilendim. Tam maillerime dalmışken üzerimde hissettiğim bakışlarla kafamı kaldırdım ve bana bakan Ateş'le karşılaştım. Bir anlık şaşkınlığımı üzerimden attığım gibi hafifçe gülümsedim. O da bana gülümseyip önüne döndüğünde maillerime geri döndüm.

Ateş'in ağzından

Sabah işlerime daldığım sırada Ela'nın hatırlatmasıyla artık çizimlere başlamam gerektiğini anlamıştım ama bunu Lina'yla yapma fikri bana asıl gaz veren şey oldu. Ela'nın bir toplantı ayarlamak için Zeynep'le konuştuğunu bilmeme rağmen kendimi Lina'nın şirketine gitmekten alıkoyamadım. Ve kendimi bir anda Lina'nın kapısının önünde buldum.

Şirketten çıkıp onların şirketinin içinde olan plazaya varana kadar mükemmel gibi gelen bir fikirdi. Ama ne zaman arabamı valeye teslim edip o kapıdan içeri girdim, işte o an bunun berbat bir fikir olduğuna karar verdim. Ne diyecektim, 'ah çizimi seninle yapmak istedim ve sana hiç sormadan yoğunluğunun ve işlerinin arasında emrivaki yaparak kapına dayandım.'

Kulağa düşündükçe daha da berbat bir fikir olarak gelirken her an geri dönüp buradan uzaklaşma fikriyle asansöre bindim. Asansörde beni tanıyan birkaç yüzle selamlaşırken bile geri dönme fikri aklımdan hiç çıkmadı.

Ama ne zamanki o kapıyı çalıp Lina'yı çalışırken gördüm, 'işte' dedim 'o kadar da kötü bir fikir sayılmazmış'. Tüm o gerginliğim, benim niye burada olduğumu sorgulamadan benimle sohbet etmesi ve beraber Zeynep'in gelinlik ve ayakkabısıyla alakalı konuşmamızla sona ermişti.

Zaten emrivaki yapıp kapısına dayandığım için onu atölyeye gitmekten alıkoymak istemiyordum. Onunla gidip sonrasında çalışmak benim için oldukça mantıklı ve iki tarafa da uyan bir fikirdi.

Şirketten çıktıktan sonra bir daha yolu tarif etmekle uğraşmasın ve hızlıca gidebilelim diye onun arabasına binmiştik. Arabamı aldırmak için şoförüme mesaj atmayı aklımın bir kenarına kazıdım.

O telefonla sanırım atölyedeki görevli Mesut Bey'le konuşurken bende sessizce onu dinledim. Üzerindeki gerginliğin farkındaydım. Beni peşinden sürüklediğini düşünüp bu durumdan mahcup oluyordu. Bunu sözlü olarak ifade etmese bile bakışları, duruşu ve hatta direksiyonu sıkan parmaklarını bunu belli ediyordu.

LimerenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin