chapter nine

231 25 145
                                    

(Bölüm şarkısı: AC/DC-Back in Black)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bölüm şarkısı: AC/DC-Back in Black)

Evan'a göre Agatha'nın bilmediği birçok şey vardı ve onu en çok korkutan şey bildiklerinden ziyade bilmedikleriydi. Merakını giderdikten sonra ucu ona değmediği sürece gönül rahatlığıyla başını kaz tüyü yastığına koyup uykusuna dalabilirdi. Bu sebeple Tully Alquist hakkında Evan'ı sıkıp darlamayı ve keyiflerini bozmayı gereksiz bulmuştu. Kötü haberler hep vardı ve bunların sonu asla gelmeyecekti, böyle zamanlarda öte yana bakmak en iyisiydi.

Elinin tersiyle zihninin gerilerine itemediği tek şey anne ve babaydı. Geldiklerinde hayatında ne gibi bir etkiye ya da yere sahip olacakları hakkında en ufak bir fikri yoktu. Evan'ın sözleri tek güvenilir şeylerdi, yine de varlıkları boğazındaki yutkunamadığı bir lokma gibiydi. En iyi ihtimalle kapağı Wiltshire'a atacakları kesin gibiydi, Kensington'ın yerini bilmediklerinden Agatha için tek güvenilir kale orası kalacaktı. Fakat en güvenilir yer hiç şüphesiz ki, Blenheim'ın yüksek ve kalın duvarları, Windsorlar'ın el uzatabildikleri o görkemli saraydı.

Blenheim'ın ihtişamı ilk kez büyükannesinden dinlemişti. Druella Rosier'ın evlenip Black olmadan önce doğup büyüdüğü yerdi orası ve en büyük arzusu da torununu kavga ve gözyaşıyla ayrıldığı yuvasına layık bir gelin yapmaktı. Dolayısıyla Agatha küçüklüğünden beri Evan ile evlenip Blenheim'ın düşesi olarak yaşamanın hayalleriyle, büyükannesinin eski fotoğraflarına bakarken giydiği muhteşem güzellikteki elbiselere imrenerek büyümüştü. Evan ise artık 14 yaşından beridir taşıdığı Sunderland kontu unvanını yükseltmeyi amaçlıyordu. Bu evlilikle Blandford markisi ilan edilecek, bu da ona sarayda Marlborough dükü olana dek daha yüksek konum sağlayacak, hem Blenheim'da hem de Buckingham'da otoritesi tanınacaktı.

"Rosie ile barışmışsınız nihayet."

"Evet, öyle oldu..."

"Öyle oldu da ne demek? Yağmurlu bir havada birisi sana 'yağmura mı yakalandın' diye sorarsa 'evet, öyle oldu' dersin. Kıçı kırık cevaplarla geçiştireceksen—"

"Evet, barıştık. Amma uzattın amına koyayım! Birbirinize öyle benziyorsunuz ki..."

"Soru sorunca adam gibi cevap ver madem." Rabastan rahat bir tavırla pencerenin önündeki mürdüm rengi kadife koltuğa attı kendini ve sırıtarak sordu, "N'oldu, hemen seninle yatmadı diye sinirlerin mi gerildi?"

"Yoo, altıma girmek için baya hevesliydi."dedi Evan dalgın dalgın. Kokusu eve sinmesin diye sigarasını pencerenin önünde yakıyordu. Rabastan, arkadaşınının bu sözleri üzerine bir an için ona dik dik baktı.

"Evan seni severim, ama bir sonraki kelimelerini de dikkatle seçmeni öneririm. Bahsettiğin kişi benim yeğenim."dedi ciddiyetle. Evan ona bakmadan güldü.

"Az önce benimle yatıp yatmadığını soran sendin."

"Ben ona istediğim kadar hakaret edebilirim, ama bu başka."

I May Destroy YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin