12

3.5K 188 28
                                    

Bulut gelmeden önce mutfağı ve solanı topladım. Tam süpürürken gelmiş, sarhoş olduğu için gülerek koltuğa kendini atmıştı.

"YILDIRIM! Süpürme işini bıraksana zaten başım çatlıyor. Kaç saat oturdun şimdi mi geldi aklına?" Elimde ki süpürgeyi yerine koyup sakin bir şekilde karşı koltuğa oturdum. Geriye yaslanıp üstünde ki tişörtü çıkarttı.

"Çok terledim" arada attığı kahkahalarla televizyonu açıp kanalları değiştirmeye başladı. Sadece onu izleyip bazı şeyleri anlamaya çalıştım.

Evet gülüyor ama benim için gülmüyor. Nerede, ne yaptığı belli olmayan Bulut, belki de kafasında olan başka biri için gülüyor. Gözlerime neden bakmıyor? Çok mutsuz olduğumu baksa görecek ama bakmıyor.

Beni gerçekten seviyor mu? Seven insan sevdiğinin saçlarını sevmez mi? Benim saçlarımı neden kimse sevmiyor? Kimse sevmeyecekse, sevgisiz saçlarım kesmeme rağmen neden tekrar tekrar uzuyor? Kısacık kezsem belki severler ümidiyle uzuyorlar. Kimse sevmez diyerek kesiyorum, seven biri belki çıkar der gibi  büyüyorlar.

"Baran'ın yanına gittin mi?" Düşüncelerden çıkıp kafamı iki yana salladım. Sanki konuşsam içimde ki dikenler nefesimi kesip, içimi kanlarla dolduracak.

"Aferin! Hadi  sevgilinin kollarına gel, seni biraz seveyim" gülümsedim. İşte beni sevecek. Baran abinin haksız olduğunu biliyordum beni seviyor. Hemen yanına oturdum, saçlarımı sevmesi için bekledim. Elini saçıma koydu, birden hafif çekip dudağıma yapıştı.

Seveceğim derken dudaklarımdan mı bahsediyordu? Neden saçlarımı öyle tutuyor.

"Karşılık ver"

Belki de böyle öpüşmeyi seviyordur. Sert öpen dudaklarına yavaş bir şekilde karşılık verdim. Dudağımı canımı yakmayı umursamadan ısırıyor, ısırdığı yeri öpüyordu. Dilini ağzıma sokunca karnıma bir şeyler saplandı. Nefesimin hızlanmasını umursamayarak devam ettim. Dilimi ısırdı, refleksle geri çekilmeye çalıştım. Saçımı tutan eli sıkılaştı, birden saçımı çekti.

Dudaklarımın arasından zevkten değil acıdan bir inleme çıktı. Gözlerim elimde olmadan dolunca geri çekilmeye çalıştım. Geri çekilince kalkmak istedim, boynumu öpmeye başladı.

"İz bırakma" dememden hemen sonra dişlerini geçirdi. Kafamı geriye atıp kalkmaya çalıştım. Izin vermedikçe içimde ki babamın sesi kendini göstermeye başladı. Elimi göğsüne koyup itmeme rağmen dişlerini geçirmeye devam etti.

Sevgi bu mu? Belki de sevgi bu dur ve ben sevgiyi yanlış anlamışımdır. Eğer babam 'sev' deyince saçlarımı sevmek yerine popomu seviyorsa, sevdiğim adam 'seveceğim' deyip saçlarımı çekiyorsa, annem 'sev' deyince yüzünde ki alaylı gülümsemeyle babamın açtığı izleri yıkıyorsa belki de sevgi bu dur.

Bulut geri çekilip kahkaha attı. Kendime gelince ayağa kalkıp odama yürüdüm.

"Film izleyip yatacağım. Yarın okul var, kahvaltıyı hazırlayınca uyandır" bağıran Bulut'u umursamadan odama girdim.

Kendimi yere atıp dizlerimi karnıma çektim. Sevgi buysa neden canım acıyor? Sevgi can da mı yakıyor? Ben Bulut'u seviyorum neden canını yakmak istemiyorum? Belki de ben sevemiyorum.

Akan gözyaşlarımı nefretle sildim. Hiçbir şeyi beceremiyorum, sevdiğim adamı bile sevemiyorum.

Korkuyorum...

Elimi saçıma koyup kendim sevmeye başladım. Bulut sevmiyorsa, ailem sevmiyorsa ben sevmeliyim değil mi? Gözümün önüne annemin kanlı görüntüsü geldi.

Annemler kendini öldürünce konu etrafa yayılmadan cenaze oldu. Bulut o zaman bile yanıma gelmedi. Saçlarıma sevmek için koyduğum elimi bu sefer çekmek için koydum. Canım çok yanana kadar çektim.

Sevmeyi hak etmiyorum. Belki de o gün babama izin verseydim, annem gibi sessiz kalsaydım bir ailem olacaktı. Yemin ediyorum babam canımı öyle çok yaktı ki çığlık atamadan duramadım.

Babam beni neden sevmedi? Babam sevdi de ben  mi anlamadım?

Hıçkırıklarım duyulmasın diye telefondan  öylesine bir şarkı açtım. Hıçkırıklarımı duysa neyim olduğunu sormak için yanıma gelir mi bilmiyorum. Eğer duyar da gelmezse kendimi bok gibi hissedeceğimi biliyorum.

Gözümden akan yaşları bile hissedemiyorum. Bedenim, Ruhum acıya alışıyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Ruhum artık gömülmek için çabalıyor. Bedenime baktım, çiziklerle dolmuş.

Yerden kalkıp kıyafetlerimi çıkarttım. Yatağa yavaşça yatıp yorganın altına girdim. Ağlamam iç çekmelere dönünce gözümü kapattım.

Kalbimin etrafında keskin bir acı, boğazım da tarif edilmeyen yumru...

Kendimi yeniden ve yeniden uykuya bıraktım. Tek kurtuluş şansımın uyku olduğunu ben 10 yaşımda anladım...

Yorum ve oy lütfenn

Sever misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin