Bunca düşüncenin üstüne tabiki öylece oturamazdım şu içimde oluşan rahatız edici sesleri susturmak için çabalamam lazımdı. Yavaş yavaş kendime çeki düzen vermeye başladım derken göğüs kafesimin içinde sıkışan yorgun ruhumun yardım çığlıkları ağıt yakarcasına beliriverdi. Neden böyle bir insan olmuştum? Oysa ki ben dışarıya pozitif enerji bırakan, bulunduğum her yerde duruşumu bozmayan , çevremi koruyan anaç ruhlu birisiydim. Bu iki ap ayrı beynimi bulandıran düşünce bütününe nasıl girmiştim?
Boğucu bir yaz günüydü , geceden uykusuz kalıp gün boyu uyumayı planlayan ben, sabah arkadaşımın zorla beni evden almasıyla son buldu. Şöyle bir ses geldi
-"Deniizzzz uyan artık! neredeyse öğlen olacak."
bir gözüm kapalı bir şekilde
- "Daha uyumadım bile hem saat sabahın 9u ne öğleni?"
ismi Selin di arkadaşımın, son günlerde iyice içime kapandığımı anlamıştı. biraz olsun beni dışarı çıkarmak, en azından kafa dağıtmak için uğraşıyordu.
- "Hadi ama Deniz çabuk ol çok işimiz var."
Ne yapacağımız hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
- "İşimiz derken? gerçekten çok yorgunum başka bir güne erteleme şansımız var mı?"
daha sorumu bitirmeden "hayır! çabuk ol çıkıyoruz" dedi.
Ne yapacağımızı açıkcası merak etmiştim. Siyah pantolon ve siyah tişörtümü giyip çıktık evden. Selin konu açmaya başlamıştı.
- "1 ay olmuştur ha? görüşmeyeli. "
-"Olmuştur ya, zaten çok dışarı çıkmıyorum, antrenmandan eve evden antrenmana. "
- "Baya derece almışsın görüyorum sosyal medyadan adına çok seviniyorum." dedi
-"Teşekkür ederim çok incesin." diyerek konuyu kapattım. Bir an önce işimizin ne olduğunu öğrenmek istiyordum.
Sorumu daha sormadan,
-"Bu gün beni boşver sadece seninle ilgilenmek istiyorum." Bu cümlesi beni şaşırtmıştı.
Aslında ilgi görmek biraz olsa beni mutlu edebilirdi.
Selin gideceğimiz yere yaklaşınca hal ve hareketlerini dizginlemeye başlamıştı. Yol tanıdık geliyordu. Selin beni Ağlayan tepeye getirmişti. Yolu uzatıp dolanmıştık sadece.
Oradaki banka oturduk ve çantasından termosuna koyduğu kahveden ikram etti .
Kahve içmeye başlamıştık yanında sigaram ise eşlik ediyordu. Sohbetin seyri havadan sudan muhabbet yerine odak noktası ben olmuştum. Selin benim tanıdığım en pozitif kızdı hayatında bir kere bile üzgün veya sinirli görmemiştim onu. Kısa boyu yuvarlak çerçeveli gözlüğü, kısa siyah küt saçları ile çok tatlı bir kızdı. Biraz sessizlik olduktan sonra çok sert bir şekilde bana
-"Deniz seni artık tanıyamıyorum."
bunu duyduğumda ne diyeceğimi bilemedim. Ona, bu cümlesine ithafen
-"Selin ben iyiyim bir şeyim yok."
Selin kaçamak cevap verdiğimi biliyordu. İkinci kez tok bir ses tonu ile,
-"Deniz sen neden böyle oldun? Sen bu kadar soğuk birisi değildin. Ne oldu sana? Nereden baksan 1-2 aydır görüşmüyoruz. Onun öncesinde ise zaten bana hiç kendi sorunlarından bahsetmiyorsun. Sana yardımcı olmak istiyorum ama bana imkan vermiyorsun." diye sitem etti bana. Aslında sonuna kadar haklıydı. Selin ile arkadaşlığım çok resmiydi. Ona dert veya sıkıntılarımdan bahsetmememin sebebi ise beni üzen şeylerin tekrar düşünce olarak beynime yerleşmesini istemiyordum. Bu yüzden Selin 'e hiç bir zaman bu şekil konulardan bahsetmezdim. Keza bilinçaltım da kendi sıkıntılarımı anlatıp her tarafa neşe saçan bir kızı üzmek yoktu. Selin belki farkında değildi ama şu sözü
'Deniz seni artık tanıyamıyorum ' bana, bu beynimi kurcalayan, daralan ve içimde sıkışan yardım çığlığı ile bana seslenen ruhumun neden bu halde olduğunu göstermişti.
İçimde yankı yapan çığlıkların çıkma sebebi Lavin' di . Bunlar Lavin' in eseriydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANKI
General Fiction'' Günlük hayatıma devam edecekken bir şeyin eksik olduğunu, hatta büsbütün olmadığını fark ettim. Olmayan şey hislerimdi... Evet hislerim adeta kaybolmuştu. Bütün güzel ve saf hislerimi sende öldürmüştüm. Bunun için kendini tebrik edebilirsin.. "