Lavin'in anlamsız hareketleri, anlamsız cümlelerin öylesine kafamı karıştırmıştı ki bunun altına yatanı bulacaktım. Saat sabahın yedisine geliyordu. Selin ile Dağra ortalıkta yoktu. Hala gelmemişlerdi. Biraz kafamı dinleyip çıktım evden. Bütün taşları yerine oturtmam lazımdı. Müzeyyen abla bana evlerine gittiğim zaman "Lavin biraz rahatız" demişti. Ne olabilir ki rahatsızlığı?
Müzeyyen ablayı aramıştım.
-"Alo."
-"Alo oğlum buyur."
-"Nasılsın ablacım?"
-"İyiyim oğlumda sabahın bu saatinde hayırdır bir şey mi oldu?"
-"Ablacım direkt konuya giriyorum bana ayıracak bir saatiniz var mı?"
-"Var tabi oğlum ne zaman?"
-"Ablacım müsait isen hemen geleyim seni almaya."
-"İyi bakalım gel oğlum."
Hızla arabayı Lavin'nin evine doğru sürdüm. Kapıya varmıştım. Kornaya bastım. Çok acele ediyordum çünkü artık bu Lavin gizemi farklı bir hal almıştı. Müzeyyen abla çok vakit geçmeden çıktı dışarı.
-" Ablacım bin arabaya sakin bir yere geçelim. "
-" Geldim oğlum geldim." arabayı çay bahçesi gibi bir mekana çektim. Mekana doğru giriş yaptık. Oturduk iki çay söyledim. O ara havadan sudan konuşuyorduk Müzeyyen ablayla. Hemen konuya girdim.
-"Ablacım bana açık olmanı istiyorum. Lavin hakkında bilmem gereken bir şey var mı?"
Müzeyyen abla şaşırmıştı.
-"Nasıl yani oğlum."
-"Bakın. Lavin bu sıralar iyi değil. Anlamsız hareketler sergiliyor. Cümleleri çok çelişkili"
Müzeyyen ablanın gözlerinden yavaş yavaş yaşlar akmaya başladı.
-"Demek Lavin sana o yüzünüde gösterdi ha?" Lavin'in o yüzü? Tanrım yine mi?
-"Nasıl yani ablacım?" Müzeyyen abla sesi titreyerek.
-"Oğlum Lavin hasta iyi değil. Lavin babasını kaybetti kücük yaşta ve son üç yıldır iyice kötü oldu. Anlayacağın babasız büyüdü." Lavin babasız büyümüştü. Müzeyyen ablanın bu lafından sonra Lavin'e baba olmaya bile razıydım. Gözlerim dolmuştu. Müzeyyen ablaya,
-"Başın sağ olsun ablacım. Yanlış anlamazsanız sürekli Lavin rahatız diyorsunuz. Lavin'in rahatsızlığı nedir?"
Müzeyyen abla bir yere kitlenmişti birden bana dönerek.
-"Oğlum Lavin kendi dünyasında yaşıyor. Anladın mı?" Ne!! Hayır bu olamazdı Lavin şizofren miydi? Tanrım bu nasıl olabilir? Şizofren olduğu için mi böyle davranıyordu? İyice dibe basmıştım.
-"Ne! Nasıl olur?" Müzeyyen abla bir kelime etmedi. Koskoca kadın karşımda sessiz sessiz ağladı. Hiç bir şey yapamadım. Tanrım hayat neden bu kadar acımasızdı? Bunları hak edecek ne yapmıştık? Apar topar kalktık oradan Müzeyyen ablayı eve bıraktım.
-"Ablacım her şey için çok teşekkür ederim en kısa zamanda yanına geleceğim." Müzeyyen abla tebessüm ederek,
-"Kapım sana her zaman açık." Ama Müzeyyen abla bana hep bir farklı bakıyordu. Bir şeyler bilip söylemiyor gibiydi. Hızlı hızlı eve gitmiştim. Telefonumu kapattım . Selin ile Dağra hala gelmemişti. Büyük ihtimalle Selin, Dağra ile beraber evine gitmişti. Kapıyı kitledim. Odama geçmiştim. Uzandım yatağa, o kadar kötü olmuştum ki gerçekler beni acıtmıştı.
Lavin şizofrendi demek ha? Bu kadar güzel bir kızın zaten bu dünyada yaşaması için bir sebep yoktu. Küçük yaşta babasız kalmıştı. Bu bir kız çocuğu neler ifade ediyordu. Ah Tanrım düşünmesi bile üzücü. Neler oluyordu? Bir şey fark etmiştim. Lavin'in omzundaki tarih 2019 yılına aitti ama babası kücük yaşta vefat etmişti. Demek ki o omzundaki tarih babasına ait değildi. Peki ya kimin veya neyin tarihiydi o? O 'a' harfinin gizemi neydi? Lavin bilmecesini yarılamıştım. Demek sevdiğim kadın bir akıl hastaydı. Tanrım buna bile kabüldüm. Lavin bana yaşama hevesi vermişti. Ona bir yaşam borçluydum. Bende Lavin'in daima yanında olacaktım. Ah be Lavin sen benim hayallerimi süslediğim başrol oyuncusuydun. Ama sen kendi ütopyanda kaybolmuşsun bile. Seni bulacağım Lavin. Seni o kendi dünyandan çıkarıp, dünyam yapacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANKI
General Fiction'' Günlük hayatıma devam edecekken bir şeyin eksik olduğunu, hatta büsbütün olmadığını fark ettim. Olmayan şey hislerimdi... Evet hislerim adeta kaybolmuştu. Bütün güzel ve saf hislerimi sende öldürmüştüm. Bunun için kendini tebrik edebilirsin.. "