Her şey bizim kararlarımızın sonucunda oluşmuyor muydu aslında? Her gün işe gittiğimiz yolda giderken araba çarpıp ölünce bu bizim kararımız sonucu değil miydi? O gün başka bir yoldan gitseydik bu olmayacaktı belki de.
Ya da basit bir örnek. Sevdiğimiz kız arkadaşımız bize ihanet edince üzülüyorduk. Ama o da bizim kararımız sonucunda oluyordu. Biz onunla arkadaş olmasaydık hiçbir şey olmayacaktı aslında.
Koskoca bir hafta geçmişti. Hiçbir yarışa girememiştim. Ya yeterli yer olmuyordu ya da son anda iptal oluyordu. Bunun bir benimle alakalı olduğunu ikinci yarışta anlamıştım. Yine de yirmi yarışa da girmeyi denemiştim. Olmamıştı.
Şu an ise oturmuş düğün mekanı bakıyorduk. Gerçi estetikli güzeller ve annem bakıyordu. Ben başımı sallıyordum sadece. Yanımda üç estetikli güzel vardı.
Ebrar; sarı saçlı, hafif kiloluydu. Işıl, kızıl saçlı ve aşırı enerjik biriydi. Ve onları tamamlayan kısa küt siyah saçlı Sedef. Yalan yok hem Lavin hem Arel onlardan nefret ediyordu.
Yüzlerine güldüğüm falan da yoktu. Saçma sapan esprilerine asla gülmüyordum.
"Bence şu kumsaldaki yerde olsun. Hem toz pembe elbisem oraya çok uyumlu olur."
Evet canım haklısın. Senin elbisen için yapıyorum ya ben bu düğünü. Melisa senin de ayakkabın için yapalım bir düğün. Ay hiç itiraz etme lafı mı olur!
Zihnimdekilerle gülümsedim. Selin hemen bana döndü.
"Ay neye güldün kız? Söyle biz de gülelim."
"Önemli bir şey değil."
Şu ortamdan beni bir şeyin kurtarmasına ihtiyacım vardı. Şimdi bir şey olsaydı da kurtulsaydım.
"Aaa Sonat sen mi geldin? Bak biz de düğün yeri seçiyorduk."
Sonat'ı istemiyordum tabii ki. Ondan kurtarıcı olmazdı zaten. Aksine beni daha da dibe çekerdi. Yanıma gelip yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. Üstünde siyah bir tişört ile kot pantolon vardı. Karşıdaki bordo koltuğa oturdu.
"Ne yapıyorsunuz bakalım? Benim güzel karımı üzmüyordunuz umarım."
"Aa Mert, daha evlenmediniz. Karım demeler falan başlamış ama."
"Alıştırma bunlar alıştırma. Sen daha bilemezsin böyle şeyleri Sedef."
Kızlar yeniden kendi aralarında düğün sohbetine devam ederken ayağa kalktım ve ileride üstü atıştırmalıklarla ve içkilerle donatılmış masaya ilerledim. Sabah evden aceleyle çıkmıştım ve bir şey yiyememiştim. Küçük peynirli kanepeyi ağzıma attım.
Uzun siyah topuklularıyla annem yanıma geldi. Ben ikinci kanepeyi yerken o sarı renkli içkisini bardağa doldurup içmeye başladı. Ardından bana döndü.
"Çok fazla yeme. Gelinlik bakmaya gittiğimiz zaman rezil olmak istemem. Sana gönderdiğim hapları içiyorsundur umarım. "
Gülümsedim ve küçük kruvasanı ağzıma attım. Küçüklüğümden beri yediğime, içtiğime hep dikkat ediyordu. Sadece salatalar ya da özel hazırlattığı garip sıvıları içiyordum. On yedi yaşımdayken doğum günüm için hazırlattığı davette bir dilim pasta yedikten sonra beni kusturup günlerce sadece sıvı şeyler vermişti.
Daha fazla sıkılmak istemediğim için kimseye bir şey demeden geniş salondan ayrıldım. Holden geçip kapıyı açtım ve kendimi dışarı bıraktım.
Bir iki adım sonra telefonumun sesi duyuldu. Siyah pantolonumun arka cebinden telefonu çıkarıp aramayı yanıtladım.
"Bir şeyler dönüyor. Hemen mekana gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
erazin
Action*Kuklalar, sahipler, seyirciler. Dünya üçünden oluşuyordu. Kuklalar görünmez sahipleri tarafından oynatılmaya devam ediyordu, sahibininin istediği gibi hareket itmeyenin ipi kesilirdi, sahneden yok edilirdi. Oyun bitince seyirciler alkışlardı ve sah...