5

14 2 0
                                    

                      Teeth - 5 Seconds of Summer

Hayat ince bir çizgiydi. Üstünde bir şey bilmeden yürüyorduk. Rüzgar esiyordu. Rüzgar, yaşadığımız zorluklardı. Düşmemek için onlara göğüs geriyorduk. Sonra bir şey oluyordu ve düşüyorduk ipten aşağı. Ölüyorduk. Bitiyordu.

Her şey basitti aslında. Çoğu şeyi biz zorlaştırıyorduk. Çok düşünüyorduk. Ufacık bir şey için yıllarca kendimizi heba ediyorduk. Bazen sonunda elimize hiçbir şey geçmiyordu bile. Kukla gibi oynatılıyorduk. Bazen ipleri elimize alıp kendimizi oynatıyorduk. Ve bir gün sahne bitiyordu. Perde kapanıyordu.

Eğer yaptığımız şeyler güzelse, oynadığımız oyun beğenildiyse. İnsanların hafızasından silinmiyorduk. Ya da çok kötü şeyler yapıp berbat bir oyun sergiliyorduk. Yine unutulmuyorduk. Eğer normal şeyler yaptıysak sadece sergilenip izleniliyorduk. Bitiyordu. Perde kapanınca insanlar evlerine dönmeden unutuluyorduk.

"Helal be kızım. Şu koca devi de yıktın ya. Helal olsun. ÇOK YAŞA AREL. ÇOK YAŞA AREL."

Cem'in zevzekliğine ufacık bir gülümseme bahşettim. Olaylı günden sonra üç gün geçmişti. O üç günde boş durmamış her yarışa katılmıştım. Az önce kafes dövüşünden çıkmıştım. Normal bir kafes dövüşü değildi. Gerçi burada normal olan bir şey yoktu. Kafes, demirlerden oluşuyordu. Elektrikli demirler.

Birkaç saniye fazla dokunulursa öldürecek demirler. Zorlu bir dövüştü. Kare kafesin ortasından ayrılmamıştık. Bir süre sonra sıkılınca hareketlerimi arttırmıştım. Karşımdaki devde hareketlerini arttırmıştı. Hatta demirlere çarpıp çarpılmıştım. Bir süre sonra da zorlukla yenmiştim.

Şimdi kafesin olduğu mekanda bana verilen odadaydık. Duvarlar griye boyanmıştı. İleride beyaz bir ahşap masa vardı. İki tahta sandalye ve bir eskimiş deri koltuk, küçük demir bir dolap.

Dolabı açıp içinden getirdiğim kıyafetleri çıkardım. Cem dışarı çıktı. Üzerimde siyah sporcu sütyenini çıkardığım an kapı açıldı. Sırtım kapıya dönüktü. Sakin bir şekilde başımı kapıya çevirdim.

Görmeyi beklediğim şey Koran değildi tabii ki. Gerçi o da bir adım atmasıyla çıplak üstümü görünce duraksamıştı. Göz göze geldik.

"Kapıyı kapatıp içeri girecek misin yoksa dışarıdaki herifler vücuduma bakmaya devam ettikleri için kafalarını kopartmamı mı istersin?"

Kafasını çevirip arkasına baktı. Dışarıda birkaç adamı görünce hızlı bir şekilde içeri girip kapıyı kapattı sertçe. Onu takmadan çantamdaki siyah tişörtü üstüme geçirdim. Ve arkamı döndüm.

Koran bana bakmıyor. Karşıdaki duvara bakıyordu. Burada ne işi olduğunu bilmiyordum. Ama artık karşısında Lavin olamazdım da.

"Burada ne işin var?"

"Sana çok karşılaşacağız demiştim."

Tekrarladım. "Neden buradasın?" Bir yandan elime aldığım pamuğa tentürdiyotu döküp yaralarıma dokunduruyordum.

"Arel, a ya da Lavin mi demeliydim? Bugün bilmemezlikten gelmeyeceksin herhalde."

"Kısa kes Alaz. Sebebe gel."

"Birkaç gündür çok fazla yarışlardasın. Merak edip bir geleyim dedim."

"Fazla merak iyi değildir."

"Haklısın. Ama benim kim olduğumu merak etmiyor musun?" Artık merak ediyordum. Adımı biliyordu. Buradaydı. Odama gelip girebilmesi bile önemli biri olduğunu gösteriyordu. Yanına ilerleyip durdum.

erazinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin