8. Bölüm

313 28 17
                                    


Mert Ada'yı evine bırakmıştı. Ada ruhsuz bir şekilde elinde topuklu ayakkabıları ile kapıya doğru ilerliyordu. Zile basmadı, Esra'nın evine gittiğini biliyordu çünkü. Mesai bittikten sonra giderdi burdan.

Çantasının içinden kolaylıkla bulduğu anahtarı aldı ve sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtı. Abisinin arabası yoktu bu yüzden evde olmadığından da emindi.

İçeri girdikten sonra elindeki her şeyi kenara fırlattı. Anın şoku yavaş yavaş gidiyor, abisinin ne kadar da iğrenç bir işin içinde olduğu düşüncesi kafasına yerleşiyordu.

Göz yaşları ondan izin istemezcesine damla damla dökülüyor ve elleri titriyordu. Her üzüldüğünde olduğu gibi. Sildikçe yerine yenileri ekleniyordu. Mert'in önünde güçsüz birisi olduğunu göstermek istemedi. Ağlarsa aciz olduğunu düşünürdü.

Titreyen bacakları ile her ne kadar zorlansa da odasına doğru ilerledi. Üstündekilerden kurtulup banyoya girdi ve soğuk suyu sonuna kadar açtı. Göz yaşları su damlaları ile birlikte karışmış akıp gidiyordu.

Soğuk suyun altında 1 saat aralıksız ağladıktan sonra ayağı kalktı. Gözlerini sildi, suyu kapatıp beyaz bornozunu üstüne geçirdi. Lavabonun önünde durdu ve aynadan kendini izledi.

Ellerini suratında gezdirdi. Değer miydi bu kadar çok ağlayıp kendini yıpratmasına? Durdu. Ruhsuz bir şekilde baktı. Sinirlendi. Bütün sinirini aynadan çıkarmak istercesine vurdu.

Lavabonun üstünü küçük cam parçaları ve elinden akan kanlar doldurmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Lavabonun üstünü küçük cam parçaları ve elinden akan kanlar doldurmuştu. Eline baktı bir süre. Evet, derin bir kaç kesik vardı ama diğerleri zararsız gibi duruyordu.

Elindeki kanı temizlemek için bornozunu kullandı. Beyaz bornoz kıpkırmızı olmuştu. Umursamadı. Ruhsal olan acısı fiziksel olan acısından daha ağır basıyordu.

"Salak Ada."

Elinden akan kanı umursamadan ıslak saçını havadan bir topuz yaparak topladı.

"Eskiden Toprak da söylerdi tabi sana ne kadar salak olduğunu. Sen umursamayıp dalgaya vuruyordun sadece. Gerizekalı Ada."

Gözleri kırılan aynaya takıldı.

"Tabi Toprak da kandırıyordu seni o zamanlar. Salak olduğundan böylelikle emin olmuştur. Ah, hâlâ yaşamından haberin olmayan bir çocuğu düşünüyorsun. Salak."

Banyo kapısına doğru ilerledi. Kapıyı açmasıyla ağzının koca bir el tarafından kapatılması bir oldu. Ne oluyordu böyle? Tepinmeye başladı. Fakat yüzünü görmediği kişi ellerini de sıkıca tutup belini kavradı.

Kurtulamaya gücünün yetmeyeceğini anladığında aklına gelen ilk şeyi yaptı. Evet, ısırdı elini.

"Aahh! Sikeyim senin dişlerini Kızıl!"

Kızıl kelimesini duyar duymaz gevşeyen ellerini fırsat bilip hemen arkasındaki kişiye döndü. Mert'in burda ne işi vardı? Daha doğrusu odasına kadar nasıl girmişti?

Müptela - Askıya AlındıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin