Bileğimi tutan Merih' e döndüm.
Ellerimi yumruk yapıp, ardı arkasına göğsünü yumrukladım."Ateş öldü..Abim...öldü..o öldü."
"Gitmemiz gerek... Buradan çıkmalıyız."
Kafamı hayır anlamında salladığımda bileğimi tutan eli yanağımı kavradı şehvetle. Merih' in solukları benim acıyla inleyişlerim, aramıza konulan mesafeydi.
"Gitmemiz gerek! Batı burada... Ateş' i alır. Eğer almazsa sana söz veriyorum. Seni emniyetli bir yere bıraktıktan sonra gelip ona bakıcam."
Hıçkırıklarımın arasından 'öldü' diye fısıldadım. Şakağıma bıraktığı buseyle beni kucağına aldı. Kafamı göğsüne bastırıp vücudumu büzüştürdüm. Merdivenlerden derin soluklarla inerken beni biraz daha kaldırdı.
"Ahh.. Su... Nefesini tenimden çek!" dedi hafif hırıltıyla.
Kafamı eğip kendiliğinden akan yaşlarımı kuruladım. Boyası dökülmüş demir kapıdan geçtiğimizde yorulan gözlerimi yavaşca kapattım.
°°°
"O iyi mi?"
"Galiba ölmüş."
İki tanıdık gelen sese bütün bedenim titreyerek cevap verdi. Başımda koca koca tonların ağırlığı vardı. Boğazım kurumuştu. Dilimi harakete geçirmek istedim lakin midemdeki boşalan sıvı bunu engelliyordu. Gözlerim ağrıyordu. Fakat açacak takatim yoktu. Nerdeydim ben bu büyülüyen loş ışıkta neydi böyle. Ya o fısırdamalar; kim ölmüştü.
"Uyandı sanırım. Konuyu kapatalım."
Ağzımı şapırdatmaya çalıştım. Zira kendimi ölü bir bedenin dirilişi gibi hissediyordum.
"Su kendinde misin? İki gündür uyuyorsun be güzelim, hadi uyan artık." dedi beynimde çakışan bir ses.
"Abi..."
Kuruyan ağzımdan çıkan hırıltıyla yanağımda süzülen soğuk damlanın zihnimi ele geçirmesine izin verdim. Gözlerimi acıyla kırpıştırdığımda gördüğüm bulanık suretle tekrardan kapattım. Soğuk parmaklarımda sıcak bir elle irkilip, gözlerimi bu kez tüm cesaretimle açtım.
"İyisin, yasak iksir! Sonunda buğulu cam gözlerin, gözlerimde." dedi çıkaramadığım fakat bir o kadar muhtaç olduğum ses.
Sıcak dudaklarını soğuk anlımda buluştuklarında içimdeki nefesi âzâd ettim. Hafif geri çekildiğinde yutkunarak bakışlarımı etrafa çevirdim. Beyaz ile mavi' nin hakimiyetini ön gördüğü bir yatak odasıydı. Yatakta hafifçe toparlanıp belimi yatak başlığına dayadım. Dudaklarım kuruluktan dolayı birbirine bastırdım. Her ne kadar ıslanmasına sebebiyet veremesemde karşımda ki bunu gayet iyi anlamıştı. Gözlerime son bir defa bir dokunuş sergileyip iri adımlarla kapıya doğru ilerledi.
"Dur! A-abim, o iyi mi?" dedim güçlükle dudaklarımı oynatıp, soluklandım.
Seri hareketle durduğunda kasılan vücudunu güçlükle izledim. Zira tüm odak noktam o olmuştu, Merih. Yavaş adımlarla arkasını döndüğünde put gibi dikilip bakışlarını üzerimde gezdirdi. Göz kapaklarıma itinayla mandalı sabitlediğimde kapanmaması için hayali-savaş verdim. Koyu irisleri duygusuzca hüküm sürüyordu. Tek fark onun duyguları hüküm sürmüyordu gözlerine. Gözleri hüküm sürüyordu duygularına.
"Seni buraya getirdikten sonra söz verdiğim gibi kumarhaneye gittim." dedi bakışlarını başka bir tarafa çekip sonra yine bana döndü göz bebekleri. "Cesedini bulamadım yani Ateş'in. Batı' yı aradım fakat telefonunu açan bir hemşire yoğunbakımda olduğunu söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN SIRRI
Teen FictionSiyahla Beyazı Ayıran. Geceyle Gündüzü Hüzne Boğan. Karanlıkta Işığı Yok Sayan. İmkanı İmkansız Yapan. İNTİKAM MIDIR? Artık intikamın gölgesinden kurtulup intikam olma vaktiydi.