Bugün o lanet olası çalar saate gerek duymadan uyanmıştım. Neden bilmiyorum ama içim hiç rahat değildi. Dün ki mesaja ne kadar umursamaz davransamda uykumu bütün gece boyunca o sözler mahvetmişti.
Okula geldiğimde daha doğrusu şöyle söyleyeyim. Okula bu kadar erken gelmemi hem ben hem sınıftakiler yadırgamıştık, hocalarda sıradaydı. Uykumu zehir eden cevapsız sorular canımı sıkıyordu.
Bugün Zehra yoktu neden gelmedi diye düşünürken, felsefe hocamız aynı zamanda rehberlik hocamız içeri girdi. Ve hemen ardından uzun boylu biri girdi. Ateş!
"Su kızım bundan sonra Ateş senin yanında oturacak. Zehra da Batının yanına geçsin." dedi Kemal hoca.
Abim benim sırama doğru gelirken göz kırptı. Bunun şimdi üniversite bitirmesi gerekirken lisede zaman kay-- Off ne diyorum ben. Ateş sıraya oturduğunda içimde bekletemediğim soruyu sormaya karar verdim.
"Abi senin ne işin var burada."
"Kardeşimi özledim."
"Abi yoksa kötü bir şey mi var?"
"Bana abi demeyi kes."
Dişlerinin arasından tıslamıştı. Gözleri gözlerimle buluşurken bir zamanlar güven veren gözlere sahip değildi, artık.
Hocanın beni ayağa kaldırmasıyla sorduğu soru eş değer oldu. Klasik hoca taklitleri en son ne anlattım. Bütün sınıf ikinci şokunu yaşarken Ateşin deftere bir şeyler karaladığını fark ettim.
Ateş hem bana laf yetiştirip hem dersi dinliyormuş yani nasıl yaptığını bende bilmiyorum. Ama beni o takıntı hocadan kurtarmıştı. Ondan sonra kayboldu zaten güyya kardeşiz giderken insan bir haber verir öyle değil mi?
Öğle arasına girmiştik ve ben şuan kantinde kahve içiyordum. Aslında her ne kadar yanlızlığı sevsem de Zehrayı özlemiştim. Şuan sıkıntıdan patlıyordum. Bilmem kaçıncı öfümü çekiyordum ki. İtfayeci yangına yetişti. İtfayeci demişken bizim sınıftaki kimseyle konuşmayan Merih gelip ellerini masaya dayadı.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabi."
"Bahçede." diyince yerimden kalkıyordum ki birisi bileğimi tutup tekrar kalktığım sandalyeye oturttu.
Ateş,"Gelemez." dedi. Hemen ardından çaprazımda ki sandalyeye oturdu. Bakışlarımız Merih' e çevirip cevap vermek için ağzımı araladım.
"Sonra görüşürüz." dedim. Hafiften kafasını salladı. Öfkelenmişti ama sesini çıkarmadı. O masadan uzaklaşınca Ateş de masadan kalkıp gelip beni kolumdan tutup kaldırdı. Benim abim bu değildi.
Hobi sınıfı diye bildiğim sınıfın kapısını açıp beni adeta duvara fırlattı. Yanıma yaklaşınca baş parmağını kaldırıp yanağımı okşamaya başladı. Eli yavaş yavaş koluma inerken bileğimi sıkıca kavradı. Ağzımdan bir inleme kaçtı. Acıyan gözlerle abime bakarken onun gözlerinde gördüğüm duygu hiçti.
"Yanında bir daha erkek görmeyeceğim ve sen o piçle görüşmeyeceksin. Anladın!"
Kafamı sallamakla yetindim. O buna daha çok kızınca keza bileğimi daha çok sıkınca cevap vermek zorunda kaldım.
"Anladım, a-b-i."
"Bana abi deme! yarından itibaren herkes bizi sevgili sanıcak. Anladın!"
"Ama aab-- Ateş neden böyle bir şey yapıyoruz ki. İkimizin de soyismi aynı değil mi?"
"Hallettim. Sen kurallarıma uy yeter."
Kaşlarımı havaya kaldırıp cevap beklermiş gibi durdum. Belim ve bileğimin ağrısıda buna yardımcı oluyordu. Bu kadar kötü olmazdı, değil mi? Benim abim bugüne kadar bana hiç zarar vermeyen abim.
-Zamanla öğreniceksin.
-Beğeni ve yorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/31350551-288-k419276.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN SIRRI
Teen FictionSiyahla Beyazı Ayıran. Geceyle Gündüzü Hüzne Boğan. Karanlıkta Işığı Yok Sayan. İmkanı İmkansız Yapan. İNTİKAM MIDIR? Artık intikamın gölgesinden kurtulup intikam olma vaktiydi.