Başıma balyozla vurulmuş gibi beynim donmuştu. Telefon elimden düşmüştü ve dizlerimin üzerine çökmüştüm. Ablam artık gerçektende yoktu... Sonsuza kadar tek kalıcaktım... Hiç bi tepki veremiyordum, öylece dizlerimin üzerine çekmiş gözlerim bi yere bakakalmıştı. Ablamın ölmesinden çok nasıl ölmesi beynimin içinde bağırıyordu. Lanet olsun ki yine bi uçak kazası hayatımı mahvetmişti! Her ne kadar ondan nefret etsemde o benim ailemden biriydi. Sesli bir şekilde hıçkırdığımda ağladığımı yeni farketmiştim.
Hıçkırıklarım gitgide artarken bir sürü şey düşünüyordum. Hayatımda ailemden kalan son kişinin yine uçak kazasında öldüğünümü düşünsem, tek başıma nasıl yaşıyacağımımı düşünsem bilemiyordum. Televizyon hala açıktı ve yemekler orada duruyordu.
Ne kadar uzun süredir ağlıyordum ve evden çıkma kararını ne zaman vermiştim bilmiyordum. Arabaya binmiştim ve sakinleşmeye çalışıyordum. Her zaman olduğu gibi köprü altına sürmeye başlamıştım.
Vardığımda ileride bi araba olduğunu gördüm. Her zamanki gibi tek olamıycağım için bi küfür savurup camı açtım ve köprüyü izledim. Bulanık görmeye başladığımda yine ağlamaya başladığımı fark ettim. Bir zaman sonra dizlerimi vücuduma çekmiş, kafamı gömüp sakinleşmeye çalışıyordum. Bir an cama vuruldu. Korkumu belli etmeden suratımı silip kafamı kaldırdım.
"Seninle uğraşıcak durumda değilim." Şaşırmamaya çalışarak konuştum çünkü Brian'ın burda ne aradığını bilmek istiyordum.
"Ağlıyor musun sen? "
"Tabiki hayır. Seni ilgilendiren bişey yok."
"Kötü birşey mi oldu?" Bi an afalladım. Sabah dediklerini unutmuş olacak kadar hayvanlıktan çıkamazdı heralde.
"Sence olsa bile bunu sana anlatır mıyım? Hele ki sabahki olaydan sonra?"
"Bunla o bir değil! " Gerçektende bağırmıştı. İstemsiz olarak sıçramıştım. Farketmiş olmalıydı ki daha düşük bi ses tonuyla konuştu.
"Affedersin.. Gerçekten kötü görünüyorsun."
"Çekip gidermisin şurdan! Seninle uğraşıcak durumda olmadığımı görüyorsun! Ne arıyorsun burda ?!" Bu sefer ben bağırmıştım. Ama hiç bişey olmamış gibi arabamın öbür tarafına geçip içeri oturdu. Beni görmezden gelmesimi, izinsiz binmesimi sinirimi bozmuştu bilmiyordum.
"Napıyosun sen?! "
"Soruna cevap veriyorum." Sırıtmaya başlaması bende onu öldürme isteği oluşturuyordu. Dişlerimi sıkarak konuştum.
"Saçmalamayı kesip aşağı in!"
"Niye bu kadar sinirleniyorsun ki?" Yine gülerek söylemişti. Kendimi tutamayıp omzuna yumruğumu geçirdim. Hiç bir tepki vermeden, kolunu tutarak konuşmaya devam etti.
"Bunu es geçelim.. Buraya 15 yaşımdam beri gelirim. Annem öldüğünde keşfetmiştim. Yıldönümlerinde ve canım sıkıldığı zamanlardada gelirim tabi. Peki ya sen?"
Yüzüne tuhaf tuhaf bakıyordum. Çünkü birden açıklama yapması çok şaşırtmıştı. Özelliklede bu açıklamayı bana yapmış olması.. Ona inanmalımıydım? Ya da ona güvenip söylemelimiydim?
"Anlatmıycam. Bir yumruk daha yemeden gider misin?" Kibar olmam sanırım ona azda olsa acımamdan geliyordu.
"Anlatana kadar burdayım."
"Kendin bilirsin." Hava almak için arabadan indim. Yüzüme vuran rüzgarın serinliği tarif edilemez bi zevk veriyordu. Telefonu çıkarıp saate baktığımda aklıma yine ablam geldi. Bi yere odaklanıp ondan neden nefret ettiğimi düşündüm.
"Gerçekten anlatabilirsin. Belki yardımım dokunur.." Geldiğini farketmediğim için istemsizce irkilmiştim.
"Sabahki hayvanla şuanki insan arasında ne kadar fark var anlatmamı ister misin? Git başımdan başkasıyla ilgilen."
"Zaten şuan seninle ilgilenmiyorum, sadece gidersem vicdanım elvermez. Ayrıca sabahki olayı geçelim."
"Haketmiştin!" Cevap vermemişti. Kafamı öne eğmiş, dalmıştım. Yüzüme doğru eğilip güldü. İlk kez dikkat ettiğim etkileyici bir gülüşü vardı. Arkamı döndüm.
"Hadi ama söyle artık.."
"Rahat bırak beni." Çok sakin söylemiştim. Çünkü hala anlatıp anlatmamak arasında kalmıştım.
"Anlatırsan gerçekten gidicem. Ya da neden anlatmadığını söyle?"
"Çünkü tam bi pisliksin!"
"Yani?" Hala anlamamış olması sinirlerimi bozmuştu.
"Yani sana güvenmiyorum."
"Bunu hep duyuyorum. Nabmam gerektiğini söyle?" O kadar gıcıkça söylemişti ki sinirlerim iyice bozulmuştu.
"İnsanca gitmeni ve beni rahat bırakmanı söyledim. Cidden senle uğraşamıycam!" Sinirimdenmi ve üzüntümü bilemiycem birden gözlerim dolmuştu. Nasıl olduğunu anlamadan gözümden yaş aktığını hissetmiştim. Direk arabaya bindim. O da hemen gelip oturdu.
"Bence anlatınca rahatlarsın.." Sesi çok kibar ve sakin çıkmıştı. Ben hala kendime kızıyordum. İlk defa birinin yanında ağlamıştım ve bu biri yanında ağlamak isteyeceğim son kişiydi.
"Ablamı kaybettim.. Merakını giderdiğin için ne mutlu sana!" Kendime o kadar kızmıştım ki sonunda bağırmıştım.
Tepkisiz bi şekilde duruyodu. Ona bakmıyordum. Uzun bi sessizlik olmuştu ve ben bu arada ağlamayı kesmiştim.
"Ablan için çok üzgünüm.." Sanki özür dilermişçesine söylemişti. Ama hala onun bu samimiyetine inanmıyordum. Cevap vermedim. Çünkü içimde düşüncelerimden olan bi savaşla uğraşıyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sür ya da Öl
Подростковая литератураHayatımdaki zorluklar sayesinde bu kadar güçlü oldum. Onlar beni güçlendirdi. Artık tek düşüncem araba yarışlarıydı. Hayatıma anlam katan yarışlar...