°◇ Tiyatro ◇°

414 47 6
                                    

Orland

Partiye yalnız gitmiştim. Zaten burada arkadaşım falan da yoktu. Bizim bölümden bi kaç kişi vardı ki, arada belki onlarla konuşur, zaman geçirirdim. Zamanımın çoğunu Marienettenin yanında geçiriyordum. Kendisinin haberi olmasa da. Nereye gidiyor, neler yapıyor, kiminle. İş arıyordu. Babasıyla konuşup alaka saklıyordum. Bildiğim kadarıyla, paraya ihtiyacı yoktu. Hesap kartları vardı. Anlaşılan o kendi parasını kazanmak istiyordu.

Partiye Marianoyla gelmişti. Çok ince gözüküyordu. Cabella onun ikizi olsa da, Marienette ondan daha güzeldi. Ya da bana öğle geliyordu. Yalnız kalınca dönüp bana bakmıştı. Baktığımı fark edince, bakışlarını kaçırmamış, gülümseyerek kafasıyla selam vermişti. Karşılık olarak ben de ona gülümseyerek, onun gibi selamlamıştım. Gülüşü o kadar ince ve güzeldi ki. Masum güzelliği vardı. Bir o kadar da seksi. Masum olurken seksi olmağı nasıl başarıyordu anlamıyordum.

Akşam olunca bazıları partiden ayrılmış, bazıları sarhoş olup eğlenirken, Marienette yine yalnız kalmıştı. Mariano da partiden ayrılanlar kısmındaydı. Onu burada nasıl yalnız bırakır anlamıyorum. Cabellalar da sarhoş olup, dans ederek eylenenler kısmındaydılar. Marienette içkisini yudumlayarak etrafı izliyordu. Kendime bardan içki alıp dönünce, birinin Marienetteye sıkıca sarılmış, Marienettenin çırpınışlarına rağmen bırakmadığını gördüm. Elimdeki içki bardağını yere atıp, koşarak onların yanına gittim. Üzerindekini ondan ayırıp, suratına sıkı bi yumruk geçirdim. Dudağını patlatmıştım galiba.

Yeni akıl etmiş gibi bana dönüp bakınca, konuşmasına izin vermeden " Eve gidiyoruz " diye sertçe konuşup ceketimi üzerine bırakmıştım. Akşam olmuş, hava serinlemişti. Şaşkınlıkla bana bakarak " Pardon, Anlayamadım " diyerek, üzerine bıraktığım ceketi çıkarmağa çalıştı. " Az önce gelmeseydim , şimdi ne olurdu bilmiyorum , ama, şimdi itiraz etmeden benimle geliyorsun küçük hanım " diyerek, ceketi tekrar üzerine bırakıp, kolundan tutarak benimle gelmesini sağladım. Peki, kızgınlıkla sürüklemiş bile ola bilirim. Sırtıma alıp götürmediğime şükür etsin.

"Arkadaşlarıma haber vermem lazım " diyerek arkamdan seslendi. Tanrım, aramızda ne kadar mesafe vardı ki, sesi böyle uzaktan geliyordu. Boyu çok kısa olmadığından, giydiği topuklulara verdim gecikmesini. Bi de arkadaşlarıma haber vermem lazım diyor. Sanki arkadaşlarının umrunda. O orda çırpınırken, hiç biri onu görmemiş, eylenmelerine devam etmiştiler. Yine kızıyordum ! " Arkadaşlarının seni düşünecek durumları yok gibi. Hepsi sarhoş " diye sertçe konuşup, boşta kalan elimle anahtarlarımı çıkarıp, arabanın kilitlerini açtım. Onun için kapısını açıp, geçmesini beklemeden, kendi koltuğuma geçtim. O da koltuğuna yerleşip kapıyı kapatınca, gazı basarak, park alanından çıktım.

Aklımda hala onun az önceki durumu vardı. Nasıl da yapışmıştı ona. Tanrım ! "Yavaşlarmısın? " sesini galiba ikince kez duyuyordum. Hiç bi şey demeden hızı azaltdım. Ona bakmasam da korktuğunu anladım. Göz ucuyla onu süzerken, cekete sarındığını gördüm. Üşüdüğünü düşünerek koloriferleri açtım. Ceketi üzerinden çıkarıp arka koltuğa bıraktı. Bu da yetmezmiş gibi, kendi tarafındakı camı indirip, dışarıyı izlemeğe başladı. Az önce üşümüyormuydu o ?!

Trafikten çıkıp siteye girince, garaja sürdüm. Arabayı park edip, birlikte arabadan indik. Asansörde de sessizlik hakimken, kendi evine girmezden önce " Teşekkürler, iyi geceler "diyerek, kapıyı kapattı. Ben de içeri girip kapıyı kapattım. Kafamı kapıya yaslayıp düşünmeye başladım. O salak Mariano, Marienetteyi yalnız bırakmamalıydı. Ben orda olmasaydım, olacakları düşünmek istemiyordum. Kapıyı açıp, onun kapısını çaldım. Çok geçmeden kapıyı açmıştı. Üzerinde hala aynı kiyafetler vardı. Topuklularını bile çıkarmamıştı. " Yarın saat sekiz buçukta hazır ol. Ben götüreceğim seni " diyerek, cevap vermesine izin vermeden, arkamı döndüm. Evimin aralık olan kapısından geçip, kapıyı kapattım. Eminim şaşkınlıktan hala orada dikiliyordu.

Twins! (Marienette & Cabella)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin