"Ruby?" Gergin bir şekilde gülerken ellerimi belinden çekip bedenini kaldırmasına izin verdim. "Bu da nereden çıktı? Daha önce böyle bir isim duymadım bile."
Ve işte ümitle dolan her bir yanım tam şuanda küle dönmüştü.
"Herneyse, biraz kestireceğim. Hoşçakal!"
Neden hayal kırıklığına uğradığımı bilmiyordum. O olsa bile ne değişebilirdi ki? Bu çoktan on yedi yıl öncesinde kalmıştı. Hatta bunca zamandır o küçük kızın varlığını unuttuğum bile söylenebilirdi. Yani geçtiğimiz son bir haftaya kadar.
Sorularıma devam etmek adına konuşacaktım ki salonda tek olduğumu farkettim. Ardından en son cümlesi kulaklarımda yeni yeni yankılanmaya başlarken yavaş adımlarımı yatak odasına yönelttim.
"Hey, sana burada uyuyabileceğini kim söyledi? Yatağımı kirleteceksin."
"Ama daha yeni duş aldım" diyerek sarıldığı yastığı bırakırken "senin gibi kokuyor" diye eklemişti. Evet, kalbimin bir anlığına hızlanması olağandı. Sonuçta her gün birileriyle kokum hakkında konuşmuyorduk.
"Kalk hadi. Sorularımı bitirmedim."
"Söz veriyorum, biraz dinlendikten sonra her şeyi anlatacağım." Yuvarlanarak yatağın diğer tarafına geçip boş kısmı gösterirken "birlikte uyumak ister misin?" diye sormasıyla gözlerimi devirip odadan çıktım. Neydi bu? Güzellik uykusu? Tembellik? Henüz akşam bile olmamıştı.
"İyi! Sen kaybedersin!"
Ona aldırış etmeden saniyelerdir çalan kapıya baktım. "Ben geldim!"
"Görüyorum."
"Aptal."
Beni aşıp salona girerken sarı saçlarını toplamış ve elindeki poşetleri mutfak tezgahına bıraktıktan sonra oturup merakla bana bakmaya başlamıştı.
"Onu iş yerine mi götürdün?" diye heyecanla sorduğunda kapıyı kapatıp sessiz olmasını söyledim.
"Onu ev-"
"Biliyordum! Sizi öpüşürken yakaladım! Onunla çıkıyor musunuz??"
"Ha-"
"Harika! Buna ne kadar sevindiğimi tahmin edemezsin Lis! Sonunda Eunmi sürtüğünü unutabildin!"
Bir şeyleri daha bağırarak söylemeye hazırlanırken elimi dudaklarına bastırıp "kapa çeneni" diye söylendim. "Saçmalamayı kes. Onunla hiçbir şey değiliz."
Yüzü aniden düştüğünde "uyuyor" dememle tekrar gülümsemeye başlamıştı.
"Yani onu evine aldın!"
"O beni evime aldı."
Sorgular biçimde suratıma bakarken bunun uzun bir konuşma olacağını düşündüm.
***
"Ve sonra ona adının Ruby olup olmadığını sordum. Gerçekten tuhaf görünüyordu. Beyazlaşmış gibi." Merakla beni dinliyordu. Ardından başımı iki yana sallayıp "o değil" diye mırıldandım.
"Nereden bilebilirsin? Sana yalan söylediğinden eminim."
Yalan söylemesi için bir nedeni yoktu, ona kazandıracağı bir şey de. Hatta bunu yapmamak için yaşını bile tam anlamıyla söylememişti. Yalan söylemesine ihtimal vermiyordum.
"Herneyse, unut gitsin." Sonuçta o olsa bile beni on yedi yıl sonra hatırlayıp, hakkımda evimin konumunu bulabilecek araştırmalar yapacak hali yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sand Castle || JenLisa
FanfictionO, her öğleden sonra kum havuzunun köşesinde solucanlarla oynayan küçük bir kızdı. [tamamlandı]