23

855 89 80
                                    

"Hey, Lis! Sana inanamıyorum! Dakikalardır peşinde yürüyorum ama beni farketmedin bile!"

Telaşla arkamdan gelen sese dönüp adımlarımı yavaşlatarak yanıma yaklaşabilmesini sağladım.

"Derdin ne senin?? Neden bu kadar acelecisin??"

Sorusuna karşılık bir süre ne söyleyeceğimi bilemeden öylece yüzüne baktım ve sarı saçları hakkında onu överek konuyu değiştirmeyi düşündüm. Fakat bunu anında anlardı. Tanrı aşkına, sabahki öpücüğün kısalığı için Jennie'den hesap sormaya giderken nasıl beni durduracak zamanı bulabilirdi ki?

"Neden çalışmıyorsun Rosé? Hadi kendine uğraşacak bir iş bul."

"Beni kovuyor musun?"

"Çalışmanı söylüyorum, böylece evimde rahatça dinlenebilirim."

"Ama evini çoktan geçtik" demesiyle telaşla iki blok yandaki evime baktım.

"Bu gün çok yoğundu" dedim ardından. Yalan olsa bile bir miktar doğruluğu vardı çünkü bütün gün dudaklarımdaki öpücükle ilgilenip beynimi bunun hakkında doldurmuştum.

"Her neyse, Jisoo ile nasılsınız?" diye konuyu değiştirmeye çalışarak onu evime yönlendirdim. Konu siyah saçlı kız olduğunda kalan her şeyi göz ardı edebileceğini artık anlamıştım, ki öyle de olmuştu.

"Tamamen berbat. Nasıl olur da hiç ilgisini çekemem??"

"Belki de sadece senden hoşlanmıyordur."

Kapıyı açtıktan sonra ona içeri geçmesini söyleyip üzerime rahat bir şeyler giyinirken "kesinlikle hayır" diye söylenmesini duyuyordum. Ardından ben de kendimi yanındaki boş koltuğa attım. "Çünkü ben dünyanın en tatlı insanıyım."

Alayla "kesinlikle öylesin" diye mırıldandım. Ve bunun sonrasında yaklaşık iki saat boyunca hiç bıkmadan ikisi hakkında konuşmaya devam etmişti.

Benim hayatımı sorgulamadığı için ona gerçekten minnettardım ama artık Jennie ile görüşmek istiyordum. Onunla mesajlaştığımız süre boyunca, bana Soomin'le ilgili îmalar yapan Roséanne'i ise evimden kovmak üzereydim. Bu yüzden derin bir nefes aldım ve kalbini kırmamak adına ona ufak bir yalan söylemeyi düşündüm.

"Rosé, hatırladım da... Sooah matematik ödevi için benden biraz yardım istedi."

"Tamam, istersen onu alıp buraya getirebilirsin."

"Bu doğru olmaz. Evine gideceğim ve bu biraz uzun sürebilir."

'Öyleyse evime gideyim' demesini umarak son bir bakış attığımda "sorun değil" diyerek gülümsemesiyle sert bir nefes verdim. "Seni bekleyebilirim." Nasıl olur da özel hayat kavramını böylesine çiğneyebilirdi ki?

"Tamam, az sonra döneceğim."

Üzerimdeki rahat kıyafetleri umursamadan hızla Jennie'nin evine yönelip kapısını çaldım. Yirmi sekizinci saniyede açarak beni nemli teni ve ıslak saçlarıyla karşılamıştı. Kalbimin hızı konuşmama engel olurken orada yaptığımız tek şey iki aptal gibi birbirimize bakmaktı. Sonunda birimiz cümle kurmayı akıl edebildiğinde, ve bunu yapan kişi karşımda gülümseyen kız olduğunda her ne kadar sesini duymak istesem bile buna izin vermeyerek hızlıca içeri girip dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Her şey o kadar hızlı olmuştu ki bedenini soğuk duvara yasladığımda ardımızda açık bir kapı olduğunu bile unutmuştum. Yavaş olan tek şey salonun içinde, belki de salonun dışında bile duyulabilecek olan ıslak dudaklarımızın birbirine sürtünme sesiydi. Ve bir de saçlarımda dolaşan parmakları.

Sand Castle || JenLisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin