Şimdi Sen...

242 22 56
                                    

Chanyeol eve giderken ne yapacağını şaşırmıştı. Eli ayağı titrer halde araba kullanırken kızının ilginç sorularını yanıtlamış. Lise hayatının başlangıcı için tavsiyelerde bulunmuştu. Ama kendisi de ne dediğinin farkında değildi. Kendisine alan yaratıp odasına çekildiğinde yeniden ağrı yapan sol kolunu ovuşturdu. Geçen on dört sene kendisini yemişti ama o halen bir güneş gibi parlıyordu. Onun güneşi... Ahh, nasıl özlemişti! Göğsüne sokulurken mırıldanışını... Ona bakarken gözlerindeki parıltıyı... O tatlı bakışların göğsünde bıraktığı hissi... Hem acıyla hem sevgiyle boğuyordu o bakışlar onu.  Yanına gidip bir kere sarılmayı çok isterdi. Sarılıp "seni çok özlemişim" demeyi.. Ama birbirlerine veda edişleri çok acıydı. Chanyeol ona acıdan başka bir şey vermemişti. Bu nedenle yüzüne bakmaya bile yüzü olmamalıydı. Ona devam edemeyecekleri halde ümit verip cahil bir gencin gönlünü kendine bağlamıştı. Ona sahip çıkamayacağı halde... 

"Ne yapabilirdim ki?.." sessizce fısıldadı. Annesi onu asla o şekilde kabullenememişti.  Tek çocuğunun kendi cinsinden hoşlanması asla kabul edebileceği bir şey değildi. Oğlunu dışlamadı aksine ona hissettirdiği acıma duyguları ile her zaman yanında oldu. O da annesini bırakıp gidemeyecek kadar bağlıydı. Lily'e mecburdu.  Amcası ölmeden önce onlara emanet etmişti ve annesi için gözde ideal kişi de oydu. Baekhyun'a devam edemeyeceklerini söylediğinde Lily iki haftalık hamileydi. Annesi, Chanyeol'dan önce davranmış, tüm akrabalarına Lily'nin, Chanyeol'dan hamile olduğunu söylemişti. Chanyeol'un eli kolu bağlanmış, kaderine razı olmuştu. Eşine asla ısınamasa da onun doğurduğu güzellikleri günahsız kabul ederek onları canı saymıştı. Baekhyun için ise yapabileceği bir şey yoktu. Çoktan kalbini kırmıştı bile. Belki de o çoktan atlatmıştı. Atlatmış olmalı kesin. Şimdiye kadar on dört sene geçmişti. Bu kadar zaman sonra bile halen aynı gönül derdini taşıyacak değildi ya! Belki de çoktan evlenmişti. İçini boğucu bir his doldurdu. Biraz midesini bulandırdı.  

Belki de evlenmişti. Sinir, başını ağrıtmıştı. Yatağına uzanıp gözlerini dinlendirmeye bıraktı. Böylece mide bulantısı azıcık duruldu. Fakat özlemi durulmuyordu. Aklında dolaşan anılar ona "bilse senden nefret eder" dedirdi. Yeniden ağrıları artınca ilaçlarına uzandı. Tok karnına yutması gereken ilaçları aç karnına yutup yerine yeniden uzandı. Üzerini değiştirmemişti, sadece gömleğinin düğmelerini açarak yerine uzandı. Başındaki ağrı beynini uyuştururken uykuya daldı. Ama Chanyeol'un çocukları ile geçirdiği vakit hariç her anı o olmuştu. Rüyaları da onu anılarında yaşatıyordu sanki. 

Baekhyun yanında uzanıyordu. Küçük burnundan nefes almayı bırakmış, hafif aralık ağzından nefes alıyordu. Chanyeol, onun bu tatlı halini yutmak istemişti. Eliyle burnunu onu rahatsız etmeden hafifçe sıktı. 

"Sana doyamıyorken nasıl gideceğim!" demişti. Şimdi ise karşısında şimdiki otuzlarındaki Baekhyun vardı.  O tatlı anlardan çıkmış sinir ve kızgınlıkla karşısında dikilmişti. Gözlerinde hayal kırıklığı akıyordu. "Öyle bir gittin ki benden! Doyamıyormuş hah! Nasıl için el verdi? Benim öyle perişan ve bir başına gitmeme nasıl katlandın? Seni asla affetmeyeceğim! ASLA!"  Chanyeol, onun nefret dolu gözlerinden ve sözlerinden kaçmaya çalışırken dehşetle uyanmıştı.  Gün doğmuş, odası aydınlık bir şekilde parlıyordu. Yerinden doğrulup tuvalete ilerledi. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı etmeden hazırlanıp evden çıktı. Çocukları zaten şimdiye okula gitmiş olmalılardı.  Fakülteye gittiğinde odasına girmeden önce Bay Kim'in odasına uğrayıp 

"Merhaba Jinyoung hocam nasılsınız?" diyerek seslendi. Adam kafasını kaldırıp Chanyeol'a ilerledi. 

"Teşekkür ederim Chanyeol hocam iyiyim, siz nasılsınız? " Chanyeol kendisine uzanmış eli sıkarak cevapladı.

Beni Bırakma - Chanbaek - મને છોડતા નહીHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin