4 ARALIK 2013
Beni tanıdın. Tanıdığını söyledin. Aylar sonra belki de ilk defa beni gördün. Geçmişteki anılarından yüzümü zihnine getirdin. Hangi karedeki yüzümü zihnine getirdin, Toprak? Merak etmeden duramıyorum. O hangi kare ki senin beni tanımanı sağladı? Bilmiyorum ama benim için o kadar değerli ki bilmek istediğimi biliyorum. Çünkü bir an her şeye bedel olabiliyor. Senin beni görmeni sağlayabiliyor. Kendimi o kareye borçlu hissediyorum.
O gün beni tanıdığını söylediğin günün dakikaları zihnimde tazeliğini koruyor. Sağlık görevlilerinin seninle ilgilenişi hala beynimde yankılanıyor. Seninle ilgilenmeleri için sana cevap veremeden kendimi uzaklara atmamda başka bir pişmanlığım.
Beni hazırlıksız yakaladın, Toprak. Yüreğime onca günün ardından ani bir şok etkisi yaptın. Beklemiyordum, nasıl bekleyebilirdim?
Aradan günler geçti, geçmeye de devam ediyor. Durumunu bilmiyorum, o günden sonra bir daha seni görmeyen gözlerim var. Kampüse gelmedin, derslere girmedin. Daha doğrusu ortak derslerimize girmedin.
Durgunluğum gitgide artıyor, kampüse gelen yollar çekiliyor. Bugünde ortada gözükmezsin endişesiyle bahçeyi geçiyorum, ana binaya giriyorum. Bugün de ortak dersimiz var ve ben gelmeni bekliyorum. Eğer gelmezsen senin kendi sınıfına kadar geleceğim, iyi olduğunu görmem gerek. Birilerine de seni soracağım. Riskleri göze aldım.
Amfiye giden koridora dönüyorum, merdivenleri çıkıyorum. Dersin yapılacağı sınıfın koridoru adımlarımı karşılıyor. İnsanların arasından kendime yol buluyorum. Bugünün diğer günlerden farkı belli oluyor. Oradasın. Orada dikiliyorsun. Koridordaki pencerenin önünde duruyorsun. Gelmişsin ama sınıfa girmemişsin. İlk defa erken gelmişsin. İlk defa benden erken gelmişsin.
Kalbim gelmenin heyecanıyla ataklar geçiriyor. Adımlarım sanki daha da uzuyor. Belirli bir karmaşa yaşıyorum. Direk sınıfa girip girmemek konusunda kararsız kalıyorum. Fazla kararsız kalmama fırsatım olmuyor. Çünkü bakışların bulunduğum yöne kayıyor. Bana bakıyorsun, gerçekten bana bakıyorsun. Yoksa bana mı öyle geliyor? Hayır, ciddi ciddi bana bakıyorsun. Belki de yine anılarından karemi getiriyorsun. Ama ben yeşil gözlerin dizlerimin bağını çözecek diye korkuyorum. Beni tanıdın, yüzündeki değişimden bunu anlayabiliyorum.
Ani bir kararsızlık yaşadın gibi geliyor, sonra bana doğru geliyorsun. Benimle mi konuşacaksın?
Çantamın kulpunu tedirginlikle avucumun da sıkıyorum. Gerginliğim bana doğru gelirken hiç azalmıyor. İnsanların bazıları yanımızdan geçiyor oysa ben ne diyeceğine odaklanmış durumdayım.
"Haklıymışım," diyorsun bana doğru az bir adımın kala. Karşımda duruyorsun. Duraklıyorum. "Daha önce karşılaşmışız."
Karşılaştık, hem de birden fazla karşılaştık demek istiyorum ama sadece susuyorum.
Mahcupça gülümsüyorsun ve bir açıklamada bulunuyorsun. "Maç çıkışı," diyorsun hatırlatmak istercesine. Unutmadığımı bilmiyorsun. "Seni daha önce gördüğümü düşünmüştüm. Demek ki aynı derslere giriyormuşuz. Seni tanıdığımı biliyordum."
Böylece beni tanımanın hangi anına ait olduğunu anlıyorum. Borçlu olduğum kare zihnimde canlanıyor. Zihnindeki karemi bilmenin rahatlığıyla sana tebessüm edebilirim.
Gülümsüyorum.
Bilmesen de zihnindeki kareme gülümsüyorum.
***
Görüşmek üzere. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya ile Toprak
Short StoryBu benim günlüğüm. Ona yazdığım günlüğün sayfaları. Bu bir Papatyalı kızın, her sayfası Toprak kokusuna bulanana kadar yazdığı günlüğün sayfaları...