🍓&🚬

2.9K 268 101
                                    

gününde bölüm atamadım :( bu bölümü oldukça uzun yazdım - diğer bölümlere göre- keyifli okumalaaarrr <33

kırılmış şövalesinin ayak parçasını koli bandı ile sağlam bir şekilde yapıştırdıktan sonra; uzun süre ardından yeni bir resmî ,tuvale renkli boyalarıyla resmetmeye başlamıştı felix. günlerdir yatağına oturmuş bir şekilde ağzında çilek tutan bir kadını çizmeye çalışıyordu fakat bir şeyler eksik deyip tuvali tekrar kapatıcısıyla beyaza boyayıp tekrar başlıyordu. 

yanındaki çilek kabından bir çilek yedikten sonra çantasının açık olan tarafındaki sigara paketi gözüne çarptı. fırçayı su dolu kabın içine attıktan sonra sigarasını yaktı ve gözlerini kapatarak düşünmeye başladı. tuvali daha güzel bir hale getirmek için düşünüyordu ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. 

''pekala'' dedi ve paletinde turuncu, beyaz ve kırmızı rengini karıştırıp daha çok açık tonlarında bir nar çiçeği rengini elde etmişti. düz bir fırça alıp beyaz olan tuvali büyük darbelerle istediği renge getirmişti. kenardan çalan şarkıya kendini kaptırmış; hem fırçası tuval üzerinde dans ediyordu hem de kendisi şarkıya eşlik edip hafifçe vücudunu oynatıyordu yavaşça.

kurumasını beklerken boynunu yana yatırdı ve kıtlamasını sağladı. eline sürülmüş boyaları görmezden gelip kenarda duran telefonunu eline aldı. yaklaşıp yarım saat önce changbin'den üç mesaj geldiğini gördü. mesaj atma gereğinde bulunmadan arama kararı aldı. changbin'de zaten bunu bekliyormuş gibi anında açmıştı. 

''iyi misin?'' dedi changbin telefonu açar açmaz. endişeli bir ses tonuna sahipti. ''evet ben iyiyim ama sen...neyin var?''  felix bütün dikkatini telefonuna vermişti, sessiz bir şekilde konuşuyordu ama changbin'in neyi olduğunu merak etmişti. ''bugün seni almak için okuluna gittim ama göremedim.''  felix kaşlarını kaldırarak  dudaklarını aralamıştı. ''okula gitmedim ben.'' ''şu an neredesin?'' ''evdeyim changbin?'' ''evinizin biraz ilerisindeki ormanlık alanın girişindeyim. gelebilir misin?''  ''changbin saat gece yarısını geçiyor... ne yapıyorsun orada?'' ''biraz daha telefonuna bakmasaydın odana gelecektim. geliyor musun?''  felix genişçe gülümsedikten sonra yavaşça ayağa kalktı. ''bekle ,on dakikaya oradayım.'' dedi ve telefonu kapattı.

kirli aynasında kendini görünce üstünün tamamen boya olduğunu gördü. yavaşça tişörtünü çıkarttıktan sonra daha temiz olan siyah askılı bir tişört giymişti, altına da mavi bol şortunu giydikten sonra hızlıca evden çıktı. 

yol boyunca defalarca arkasına bakıp kontrol etti. evden çıkarken herkes uyuyordu ama takip ediliyor olma olasılığını her zaman göz önünde bulunduruyordu ve bundan oldukça korkuyordu felix. uzun bir yokuşu çıktıktan sonra dar sokaklara girdi, adımlarını hızlandırırken sürekli gözünü kapatan saçlarını geriye atıyordu. 

sokağın sonunda ormanlık alanın başladığını gördü. changbin buralarda olmalı diye düşünürken sakin bir şekilde etrafına baktı ama ne bir araba ne de changbin vardı. 'neredesin ya?' diye söylendikten sonra telefonunu çıkaracaktı ki hiç beklemediği bir anda beline sarılan ellerle ürkerek arkasına bakmıştı. 

changbin felix'e arkasından sıkıca sarılmıştı ve gülümsüyordu. felix'te gülümsedikten sonra yavaşça changbin'e döndü ve günlerdir görmediği adamın boynuna kollarını doladı. ''günlerdir neredesin changbin?'' dedi sesinde daha çok şikayetçi ve mızmız bir tavır vardı. ''halletmem gereken birkaç işim vardı.'' changbin aşırı sessiz bir şekilde konuştuktan sonra sarılmaya devam ettiler. 

''gel hadi.'' dedi changbin ve felix'i kolundan tutarak normalde girilmesi yasak olduğunu için çitlerle sarılan bir alana getirdi. ''atla hadi.'' dedi felix'e bakarak. ''yasak buraya girilmesi.'' ''biliyorum o yüzden atlıyoruz.''  felix dudağını ısırdıktan sonra changbin'in yardımı ile çitlere tırmandı ve aşağı atladı. changbin'de hızlıca aynısını yaptıktan sonra karanlık ve her tarafı ağaç olan yolda yürümeye başladılar. 

strawberries & cigarettes | changlix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin