🍓&🚬

3K 287 89
                                    

''ji-min nerede saatlerdir?'' bayan lee eve geldiği gibi felix'in odasına girmişti, felix ağzında sigara, tuvaline boyaları sıçratırken annesine yakalanınca heyecanlanmıştı.

''oradan bakınca ji-min'in bekçisi gibi mi duruyorum?'' dedi felix umursamadan.

sola döndüğünde geçen gecenin izlerinin olduğu boynu gözle görülür hâle gelmişti. bayan lee hızla ilerleyip felix'in çenesini tuttu ve kafasını geriye attı.

''bu izler ne?'' dedi sinirle, gülümsedi felix; hareketlilikten dolayı yere düşen külü umursamadı. ''gerçekten ne olduğunu bilmek istiyor musun anneciğim? öyleyse söyleyeyim harika bir adamın altına girdim geçen gün.''

cümlesi biter bitmez yanağında hissettiği sert elle gülüşü solmuştu. umursamadı ama annesi tarafından ilk defa tokat yemiyordu. ''ne var biliyor musun? aynı adamın altına girmeye devam edeceğim.''

''kendini kime siktirdiğin beni ilgilendirmiyor, hatta mümkünse tamamen o adamın yanına yerleş ve hepimizden uzak dur.'' kadının sarf ettiği laflar felix'in kalbini acıtsa da dışarı hiç yansıtmıyordu. '' beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum anneciğim ama ben de seni seviyorum ne de olsa ben senin biricik oğlun sen de benim iyi kalpli melek annemsin değil mi?''

kadın felix'e ifadesizce baktıktan sonra içeri girdiğindeki sorduğu soru aklına geldi ve konuyu tekrar açtı. ''ji-min nerede dedim?'' ''ben de bilmediğimi söyledim.'' ''kalk ablana ulaş felix, saatlerdir arıyorum ama yok.''

''belki damadının yanındadır.'' dedi felix gülümseyerek. ''bu arada damadımız pek bir yakışıklı, değil mi anne? zengin hem de...'' bayan lee, felix'e bakarken gözlerini kısmıştı. '' ne diyorsun sen?'' ''kötü bir şey mi dedim?'' ''changbin'den uzak dur! aklında ne var bilmiyorum ama sakın bir aptallık etme yoksa baban gibi sen de gidersin bu evden. seni ilk ve son uyarışım.'' felix yutkunduktan sonra önüne geri dönmüştü, bu kadının şakası olmadığını gayet iyi biliyordu.

bayan lee odadan çıkınca, felix tuvaline baktı derin bir nefes aldıktan sonra sinirle mavi boyanın hepsini özenle yapılan resmin üstüne fırlattı ve ayağa kalktı. bu sefer resminin mahvolmasına sinirlenip tuvali bir kenara şövaleyi bir kenara fırlattı ve olduğu yere çöktü.

göğsü hızla inip kalkarken küçücük odada etrafa dağılan malzemelerini görünce gözyaşları akmaya başlamıştı. tek istediği kendisinin üzüldüğü kadar ablasının da üzülmesiydi fakat yine başaramayacaktı. annesi her zaman ablasına destek olacaktı ve felix onu ne zaman itse annesi kolundan tutup kaldıracaktı oysa felix her yere düştüğünde kendisi kalkmıştı.

bayan lee tekrar odaya girdiğinde karmaşayı görünce yerde oturan felix'in saçından tutup ayağa kaldırdı. ''dokunma!'' felix'in güçsüz çıkan sesine karşı daha yüksek sesle konuştu bayan lee. ''burayı hemen topluyorsun!'' ''bırak saçımı!'' felix'in küçük çocuklar gibi hıçkırarak ağlaması bayan lee'nin kalbini biraz olsun sızlatmıyordu. ''ablan nerede, başına bir şey mi geldi bilmiyoruz. şu odanı topla git ablanı ara, hiç mi merak etmiyorsun?'' dedi bağırarak. ''etmiyorum mümkünse gebersin.''

bayan lee, felix'i yere attı ve yerde olan şövalenin üstüne basarak bir ayağını kırdı. eline alıp felix'in üstüne yürüdü fakat çalan kapıyla duraksadı. tahta parçasını sert bir şekilde felix'e attıktan sonra odadan çıktı.

salondan gelen tanıdık erkek sesi yüzünden eliyle ağzını kapatıp hıçkırıklarını durdurmaya çalışıyordu, changbin gelmişti ve neşeli bir ses tonuyla konuşuyordu. ablasının cilveli ses tonunu da duymamak imkansızdı. ''umarım geberirsin.'' diye fısıldadı. gelen seslerden anladığı kadarıyla changbin içeri girmişti ve hep beraber oturuyorlardı.

strawberries & cigarettes | changlix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin