O kadar acıya rağmen hala ayakta olan bir kız. Hah işte o kız Elçin.
Tüm hayal kırıklıklarına rağmen hiç pes etmeyen ve her hayal kırıklığına uğradığında daha çok hayal kuran kız.
17 yılının yalan olduğunu öğrenirse üstüne üstlük 4 abisi 1 ikizi ve...
Sabah Şevval hanımın resmen kolumu delmesiyle uyandım. "Tamam ya uyandım sal şu kolumu." Dediğimde bana ters bir bakış atıp "kalk baban seninle bir şey konuşacakmış" dedi.
Bense o sırada gözlerimi açmaya çalışıyordum. "Tamam geleceğim sen çık." Dediğimde odadan çıktı. İnsanların yanında yaralarıma pansuman yapmayı sevmiyordum.
Dün akşam iş çıkışı yolda yavru bir kedi görmüştüm çok kötü görünüyordu. Onu veterine götürmüştüm.
Kediyi veterine götürdüğüm için eve 10 dakika geç kalmıştım ve yine dayak yemiştim. Ama ilk defa sırtıma kemerle vurmuştu normalde hep bacaklarıma veya karnıma geçirirdi kemerini.
Zaten dün sabahta sürdüğüm için masamda duran kremi elime aldım ve ilk olarak bacaklarımda ki yaralara sürmeye başladım. Artık acı işelemediği için bir şey hissetmiyordum.
Bacaklarımla işim bittiğinde karnımda ki yaralara sürdüm. Sıra sırtıma geldiğinde aynanın karşsına geçtim, arkamı döndüm suratımı aynaya çevirdiğimde yaraları net bir şekilde görüyordum.
Kremi sırtıma sürmenin zor olacağını biliyordum ve uzun süreceğini de. Oflamaya başlamıştım bile. Yaraların bir kısmına yetişebiliyordum ve yetişebildiğim kadarına sürdüm kremi. Aynadan suratıma baktığımda gözümün üstüneki morluğu kapatmaya gerek duymadım geçerdi 2 güne. Patlayan kaşımda dolaştı gözlerim. Elimi oraya götürdüğümde kabuklaşmaya başladığını hissettim.
Şevval hanım içerden bana bağırdığında üstüme bir tişört alıp odadan çıktım. Anne gibi bir kelimeyi hak etmediği için öyle sesleniyordum ona.
Mutfağa girdiğimde baba bozuntusu Mustafa'nın her zamanki yerinde, baş köşede oturduğunu gördüm. Gözlerimi devirip masanın en sonunda ki sandalyeyi çekip oturdum.
"Ne var, sabahın köründe niye uyandırdınız beni?" Diye sorduğumda geldiğimden beri telefonuna bakan Mustafa bana döndü suratındaki o sırıtışı biliyordum. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı benim için.
"Kızım değilmişsin ya sen. Aslında ben biliyordum benim gibi bir adamın böyle kızı olamazdı zaten." Dediğinde boş gözlerle ona baktım. Ne diyordu Allah aşkına bu baba bozuntusu?
"Geçmiş olsun Mustafa bey, kafayı tırlatmışsın sen." sırıtarak söylediğim kelimelerle kaşlarını çattı. "Ne diyorsun lan sen? Seni burda öldürsem kimsenin ruhu duymaz kaltak. Benimle düzgün konuşacaksın." Diye bağırdığında çoktan diğer gözümede yumruğu yemiştim.
"Biraz önce dediklerimi duydun. Birazdan hastaneye gideceğiz ve DNA testi yaptıracağız." Dediğinde ciddi olduğunu anlamıştım.
Şevval hanım o sırada telefonundan 'erik dalı' açmış oynuyordu. " Allah sonunda kurtuluyoruz bu fahişeden" diyerek oynamaya devam etti. Daha fazla bu görüntüyü kaldıramayacağımı bildiğim için odama geçmiştim.
Ne yani, 17 sikik senedir boşuna mı dayak yiyordum? Odama girdiğimde kapının arkasına yaslandım ve yere doğru kendimi bıraktım. Gözlerimden yaşlar akmaya başlarken kahkaha atmaya başladım. Hala içerden müzik sesi geldiğini duyduğumda kahkaham daha da artmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.