𝙄𝙄

337 30 43
                                    

Yaz aklım, yaz defterine, yaz şunu:Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insanZehirli bir yılan da olabilir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaz aklım, yaz defterine, yaz şunu:
Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan
Zehirli bir yılan da olabilir.


Courtney, gece üçe kadar Mycroft'un karanlık ve eskisine nazaran daha soğuk olan evinde onun dönüşünü bekledi. Nihayet kapının deliğine yerleşen anahtarın tıkırtısını duyduğunda içi huzursuzluktan çürümüştü. Bu anın gelmesini istemediği kadar neyi istememişti hayatında? Her şey konuşulduktan ve aralarındaki tüm hisler doyumsuzca harcandıktan sonra bu evi terk edecek olmak ciğerini yakıyordu. Sanki şu köşedeki koltukta Mycroft'un işten dönüşünü beklerken hiç uyuyakalmamış, mutfağı hiç altını üstüne getirip romantik akşam yemekleri hazırlamamış, üst kattaki yatak odasında gecelerini hiç geçirmemiş gibi çekip gidecek olmak korkunç ve dehşet verici geliyordu.

Mycroft kendi evine bir hırsız gibi sessizce girdiğinde ağır adım sesleri zavallı Courtney'nin huzursuzluğunu ikiye katladı. Gıcır rugan ayakkabılarının topukları tehditvari bir sertlikle zemine çarparak ilerledi ve abajurlardan birinin ışığını yakmak için durdu. Oda, abajurdan gelen loş ve turuncu bir ışıkla aydınlandığında Mycroft Courtney'i her zamanki koltuğunda otururken buldu. İkisi, saatler kadar ağır gelen bir süre zarfı boyunca bakıştılar. Gözlerini ilk kaçıran Courtney olmuştu çünkü ona baktıkça canı daha çok acıyordu. Bir gün ondan nefret etmeyi isteyeceğini nereden bilebilirdi? Onun için ölüyor, onun için yaşıyordu. Oysa artık karşısında bir yabancı duruyordu.

Mycroft bu ağır ortamın havası altında yarım bir nefes çekti içine. Şemsiyesini askılığa astı, paltosunu çıkardı, yürüdü, Courtney'nin karşısına oturdu ve neredeyse yarım saat boyunca tek kelime etmeden, paylaştıkları son şeyin bu sessizlik olduğunun son derece bilincinde kalarak birlikte sustular.

"Bana aşkı tam anlamıyla yaşayamayacağını ve hissedemeyeceğini söylerken haklıydın." dedi Courtney kırgın sesiyle konuşmaya cesaret ederek. "Ama ben buna inanmak istemedim. Beni seversin sanmıştım. Benim de seni sevdiğim gibi. Seninle gerçek aşkı yaşayabiliriz sanmıştım." Mycroft sessizliğini korumaya ısrarlı bir tavırla dudaklarını birbirine bastırdı. Hala bu kadar kayıtsız kalabiliyor oluşu Courtney'i dehşete düşürüyordu. Geçirdikleri bunca zaman ve beraber biriktirdikleri onlarca anı nasıl da yitiyordu gözlerinin önünde böyle.. "Beni amcam hakkında bilgi toplayabilmek için kullandığına inanmıyorum." dedi tek nefeste. "Eğer bunun doğru olmadığını söylersen, sana güvenirim. Açıklama beklemem Mycroft. Sadece sana inanırım."

"Yaptım." Mycroft, Courtney'nin yüzüne bile doğru dürüst bakmadan konuştu tekdüze bir sesle. Bunu yaptığı için üzgün müydü? Stratejik davrandığını mı düşünüyordu? Courtney'nin incinen duyguları için üzgün müydü yoksa işi bitirdiği için tatmin mi duyuyordu? Neler hissediyordu? Courtney onun aklından geçenleri duyabilmeyi isterdi. Çünkü onu asla anlayamıyordu.

𝗹𝗶𝘃𝗲 𝗮 𝗹𝗶𝗲 | 𝗺𝘆𝗰𝗿𝗼𝗳𝘁 𝗵𝗼𝗹𝗺𝗲𝘀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin