Duyduğum bağırış sesleri ile derin olmayan uykumdan diken üstünde uyandım. Kafasını omzuma yaslayan Minho da irkilerek uyanmıştı. Bu süreçte yanımızdan hiç ayrılmamış, bir hastane odasında sarılarak uyumuştuk. Bu aslında ikimiz için de yeni bir şeydi ama buna bile sevinememiştim.
Göze göze geldiğimizde hemen gözlerini kaçırdı ve saçlarını karıştırarak ayağa kalktı. Saate baktığımda gece iki olduğunu görmüştüm. Minho'nun nefret ettiği saat...
Ayağa kalkıp "İyi misin?" Diye sordum istemsizce. İyi olmadığını gayet biliyordum oysaki. Bu bağırışlar da ona hiç yardımcı olmuyor olmalıydı. Bileklerini ovduğunu net bir şekilde görebiliyordum. Gözlerini bir kaç kere kırpıştırıp kendine gelmeye çalışıyordu.
"Sesler Felix'in odasından geliyor." Dedi sorumu es geçerek. Daha fazla üstelememek adına kafamı salladım ve elini güç verircesine tutarak Felix'in odasına ilerledim.
Bir haftanın sonunda ilk defa gözlerini açan Felix, o günkü Chan hyung gibi ellerini saçlarına geçirmiş "Ölmek istiyorum, ölmek istiyorum, ölmek istiyorum..." Diye sayıklıyordu. Göz altları hemen şişmiş, bir haftadır uyumanın etkisi ile çelimsizleşmiş vücudu ile tamamen bir felaketten çıkmış gibi görünüyordu.
Onu böyle görünce anında gözlerim dolmuştu. Neşeli sesini şimdi acılı bir şekilde dinlemek canımı yakıyordu. Her bir sayıklayışı sanki kalbime batıyor gibiydi.
"Felix, lütfen böyle yapma." Dedi Chan acıklı bir şekilde. Bu bir hafta içinde aramızda en çok hırpalanan o olmuştu. O sandığımdan daha fazlasıydı bana göre. Benimle bile sürekli uğraşıp durmasına rağmen değer verdiğini en derininden hissettiriyor ve her hangi bir şeyde destek çıkmaya çalışıyordu. Ona saygım büyük bir boyuttaydı.
Chan onun omzuna dokunmaya çalıstığında hemen kendini geri çekti Felix. "Dokunma bana! Ölmek istiyorum ben! Neden izin vermediniz bana? Tanrı da mı beni istemiyor yoksa?" Gözlerinden daha çok yaş akmaya başlarken ben de kendimi tutamamış ve ağlamaya başlamıştım. Minho'nun önünde böyle güçsüz durmak istemiyordum ama yine de kendime engel olamıyordum. Onun yüzü ise benim aksime ifadesizdi. Sanki bir şey düşünüyor ve karar vermeye çalışıyor gibiydi.
Seungmin'in bağırması ile geri onlara döndüm. Hiddetle öne çıkmıştı Seung. "Saçmalamayı kes! Bir haftadır senin için burada uykusuz bir şekilde bekliyoruz biz!"
Ona bağırılması ile olduğu yere sinen Felix, yine de lafını esirgememişti. "Çok acınası bir halde olduğum için böyle davranıyorsunuz değil mi? Yanımda bekleyecek bir ailem bile olmadığı için bana acıyorsunuz."
Felix ona dokunulmaması için geri çekilirken Seungmin inatla yaklaşıp onu bileklerinden tutmuş ve debelenmesini engellemeye çalışmıştı. Gözlerini onun gözlerine kenetleyip "Bak, gözlerimin içine bak! Ne kadar yorulduğumu görebiliyorsun değil mi? Sırf yanına gelmek için gece gündüz demeden çalıştım ben Felix! Sence bu acımak mı?" Diye bağırmıştı.
Chan sonunda olaya el atıp Seungmin'i Felix'ten ayırdı ve onu kendine çekti."Seungmin lütfen biraz sakin ol."
Kafasını iki yana salladı Seungmin. Buna rağmen biraz sakinlesmiş gibi görünüyordu. "Olamam sakin falan! Artık bir şeyleri anlaması gerekiyor!"
Tüm bu gürültünün arasında Minho'nun yanımdan ayrıldığını yeni fark etmiştim. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde onun Felix'in yanına gittiğini fark ettim. Bir anda ona sarılması ile donup kalmıştım. "Felix şu an sana sarılıyorum değil mi?" Dediğinde bu sefer herkes gürültü etmeyi bırakıp onlara döndü. "Peki yıllar sonra sarıldığım ikinci kişi olduğunu biliyor muydun? Sana sarılıyorum ama bu demek değil ki sana acıyorum. Sana sarılıyorum çünkü seni korumak istiyorum, sana sarılıyorum çünkü seni böyle görmek kalbimi acıtıyor, sana sarılıyorum çünkü sana değer veriyorum. Sence de öylece beni bırakman biraz bencilce olmaz mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psycho °Minsung° ✓
FanfictionPsikolog Jisung'un yeni hastası için akıl hastanesine taşınması gerekiyordu. ‼️‼️SEMESUNG‼️‼️