32. Bölüm : Evlenelim

3.8K 444 286
                                    

  O duygusal günden sonra tam bir ay geçmişti. Bu süreçte Minho başkalarına dokunma konusundaki korkusunu yenmişti. Öyle ki Hyunjin'e bile dokunabiliyordu. Ayrıca çok iyi arkadaş olmuşlardı. Sürekli birbirleri ile uğraşıyor ve Changbin'le beni çekiştiriyorlardı. Hyunjin beni Minho'ya kötülerken, Minho da Hyunjin'e Changbin'i kötülüyordu. Bunu da şans eseri konuşmalarını duyduğumda fark etmiştim. Komik bir arkadaşlıkları olmuştu.

  Bugün ise bizim için her şeyin biteceğini düşündüğüm bir gündü. Minho için çok güzel bir sürpriz hazırlamıştım ama önce son bir şey yapmamız gerekiyordu. Bunun için de çabucak yola koyulmuştuk.

  Bu yapacağımız şey uzun zamandır ertelediğimiz bir şeydi. Ben Minho'dan bir adım beklerken o da benden bir adım beklediği için biraz fazla geciktirmiştik. Sonunda son görevimi de yerine getirmenin zamanıydı.

  Bahçeli minik evi görmem ile arabayı durdurdum ve Minho'nun tepkilerini incelemeye başladım. Gergin olmaktan çok heyecanlı gibi görünüyordu. Evin kapısını dikkatle inceledikten sonra parlayan hareleri bana döndü. "Gerçekten hiç değişmemiş burası. Bıraktığım gibi duruyor."

  Karşılıklı olarak birbirimize gülümsedikten sonra arabadan indik. "Ben senin annen ile tanıştım. Sıra sende, hazır mısın?"

  "Minho, ben annen ile önceden tanışmıştım zaten." Dedim alayla. Asıl onun hazır olması gerekiyordu.

  Omuzlarını silkti ve eline bahçelerinden kopardığı bir çiçeği aldı. "Ama o zaman sevgili olduğumuzu bilmiyordu."

  Ben de onun gibi omuzlarımı silktim. "Benim annem de bilmiyor."

  Anında kaşlarını çatıp "Yalan söyleme, sizi konuşurken duydum." Dedi. Sonra da pişman olmuş gibi dudaklarını birbirine bastırdı.

  "Konuşmalarımı mı dinliyorsun sen?" Diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Ne kadar kızgın gibi davransam da öyle değildim. Yaptığı her hareket gözüme tatlı ya da çekici gelen bir varlığa nasıl kızabilirdim ki zaten? Hem aynı şeyi o Hyunjin ile konuşurken ben de yapmıştım. Yani buna hakkım yoktu.

  İşaret parmağı ve baş parmağını birbirine yaklaştırıp "Ucundan, biraz dinlemiş olabilirim." Dedi tatlı bir yüz ifadesi ile. Bu haline küçük bir kıkırtı bırakıp "Bunu sonra konuşuruz. Hadi gidelim." Dedim ve ona elimi uzattım. Hemen elimi kavradıktan sonra seri adımlarla evin girişine doğru ilerledik.

  Kapının önünde durduğumuzda gülümseyerek ona döndüm. "Hazır mısın?"

  "Hem de hiç olmadığım kadar." Dedi ve beklemeden kapıyı çaldı. Bir anda arabadaki heyecanı yok olmuş yerini stres doldurmuştu. Ellerimin arasındaki elleri usulca titremeye başladığında destek çıkmak için elini okşadım. Bu aslında normal bir reaksiyondu. Sonuçta onu uzun zamandır görmemişti. Karşılaştıklarında bu stresinin gideceğine adım gibi emindim.

  Sonunda kapı açıldığında gözlerimi ellerimizden çekip karşımdaki yaşına rağmen güzel olan kadına yönlendirdim. Şaşkınlıkla açılan gözleri gülümsemesi ile kısılmış ve fısıltı ile "Minho?" Demişti sorarcasına.

  Minho'nun gerginliği de hemen uçup gitmiş ve öne atılarak hemen annesine sarılmıştı. Bayan Lee de hemen yüzünü oğlunun boynuna gömmüş sıkıca ona tutunmuştu. Yüzlerini göremesem de ağladıklarını burun çekme seslerinden anlayabiliyordum. Şöyle bir düşündüm de yıllarca annem ile görüşemeseydim şu andaki neşemin bir gramı bile olmayabilirdi. Annemin kalbimde çok ayrı bir yeri vardı.

  Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım. Bu sırada Bayan Lee geri çekilmiş ve Minho'nun yüzünü elleri arasına almıştı. "Bebeğim, seni ne kadar özlediğimi bilemezsin..."

Psycho °Minsung° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin