Lee Minho
Midemde oluşan krampları görmezden gelmeye çalışırken dudaklarımdaki pipeti ezmeye başlamıştım. Sungie ile dışarıda geçirdiğimiz o güzel günden sonra bir kaç kere daha dışarıya çıkmıştım ama şimdi farklıydı. Hyunjin ile buluşacaktım. İsmi geçince bile aklıma yaptıklarım geliyor yine kendimden nefret etmeme yol açıyordu.
Hayır, bunları düşünme.
Sen iyi birisin.
Ona isteyerek zarar vermedin.
O da bunun farkında.
"Min, iyi misin?" Kafamı sallayarak Sungie'yi onayladım. Her şeyden önce onun için sakin olmalıydım. Benim duygularım hakkında her şeyin farkında olduğunu biliyordum. Zaten bu yüzden yanımdan ayrılmamış olmalıydı. Normalde bizi uzaktan izleyeceklerdi.
"Selam!" Gelen neşeli ses ile kafamı kaldırdım. Göz göze geldiğimizde gözlerindeki parıltılar bir anda sönmüştü.
Benim yüzümden...
Her şey benim suçum.
Neden böyleyim?
Neden insanlar benim yüzümden acı çekmek zorunda?
"Merhaba..." Diye mırıldandım sesimin çıkabildiği kadar. İçeceğimin içindeki pipete baktığımda parçalanmış olduğunu gördüm. Bu pipete bile zarar veriyordum.
Bu sırada pipetime bir el uzanmıştı. Tahmin edilebildiği gibi Jisung'un eliydi bu. Pipeti alıp ters çevirdi ve geri koydu. Pipetin ilk hali önümde duruyordu şimdi. Bu sırada kullağıma yaklaşıp fısıldamaya başlamıştı. "Bir şeyleri düzeltmek bu kadar kolay işte. Gerilmeni gerektirecek hiçbir şey yok."
"Hyunjin'i ters mi çevirmeliyim?" Dedim gülümseyerek. Dalga geçtiğimi anlayıp koluma sert olmayacak bir şekilde vurup geri çekilmişti. "Changbin gelmiyor mu?" Diye sordu Hyunjin'e.
Hyunjin arkasında bir masayı işaret ederken "Arkadaki masaya oturdu. Senin de onun yanına gitmeni bekliyor." Dedi. Bakışlarımı oraya çevirdiğimde keskin bir şekilde bize bakan Changbin ile karşılaştım.
Jisung hemen telefonunu ortaya çıkartıp Changbin'i aradı. Masalar uzak olduğundan böyle bir şey yapmıştı büyük ihtimalle. Telefon açılır açılmaz Changbin konuşmaya başladı. "Bak Jisung, Minho için endişelendiğinin farkındayım ama iki hafta oldu ve tam olarak beş gününü birlikte geçirdiler. Bırak da kendi başına da bir şeyler yapabileceğini fark etsin. Her anında yanında olamayacağının bilincinde olmalı."
Haklıydı, korkaklık yapıyordum.
Oysaki korkması gereken kişi tam karşımda olan kişi.
Ben bile kendimden korkuyorsam çok tehlikeli biri olmalıyım.
Artık kendimden korkmak istemiyorum.
Gözleri bana kaydı Jisung'un. Büyük ihtimal ile duyamadığımı düşünüyordu ama başından sonuna kadar her şeyi duymuştum. "Git." Dedim ona. İlk başta anlamazca baktı. Gözlerimle Changbin'i işaret ettiğimde ise kararsız bir şekilde yüzüme baktı. "İyi olacağım Sungie~ Lütfen git."
Derin bir iç çektikten sonra yerinden kalktı. "Ah, pekala." Elindeki telefonu kapattıktan sonda yavaş adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Aklının bende kaldığını hissedebiliyordum.
"Nasılsın?" Hyunjin'den gelen soru ile geri ona odaklandım. Elindeki kahve bardağı ile oynarken sormuştu sorusunu. Çekiniyor gibiydi.
Yüz ifadelerini incelerken "İyi... gibi. Açıkçası bilmiyorum. Sen?" Diye karşılık verdim. Kafasını kaldırıp bana baktığında göz göze gelmiştik ama ben fazla beklemeyerek gözlerimi geri çekmiştim. O gözlere bakarken aklıma sadece o gün gözlerinde yer alan korku geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psycho °Minsung° ✓
FanfictionPsikolog Jisung'un yeni hastası için akıl hastanesine taşınması gerekiyordu. ‼️‼️SEMESUNG‼️‼️