HEYOOOOOO BENNN GELDİMMM .
Şarkı medya bölümünde eklidir dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalarrr
Araba okulun dışında durduğunda kulaklıklarımı çıkarmak zorunda kaldım. Çantamı sırtıma takıp arabadan indim. İşte tam karşımda ''EROĞLU KOLEJİ'' yazan koskocaman bir tabela. Yeni hayatıma bir adım uzaktaydım. Ya o adımı atıp o hayatı temiz bir şekilde başlatıcaktım ; Yada böyle okuldan okula sürünmeye devam edicektim. Artık saçma sapan davranışlarımı bir kenara bırakmalıydım. Dedem, Şeboşum, Dayım her ne kadar belli etmeseler de üzülüyorlardı. Sürekli okul değiştiriyordum sonuçta bunu hangi ebeveyn ister ki;
''Tamam Kumsal kimseye kulak asmayacaksın. Herkesi ti 'ye alıcaksın. Sonuçta onları sevmek zorunda değilsin. Zaten kimseyi sevmiyorsun. Bari belli etme. Kendine gellll''
Motivasyonumu da yaptıktan sonra (Kendi kendime okulun dış kapısının önünde deli gibi konuşmam motivasyonum oluyor ya) artık kapıdan içeri girebilirdim. Kulaklıklarımı takıp ; Sıradaki çalan şarkıyla motivasyonum 10/10 du. Moodum tavann. Çünkü MANESKİN grubu çalıyordu nasıl moralim tavan yapmazdı ki.
Kapıyı ittirdim koskocaman bahçe görüş alanıma girmişti. Sayısız adını bilmediğim bazıları benim yaşımda bazıları da benden bir kaç yaş büyük çocuklarda görüş alanıma girmişti. Çocuk dediğime bakmayın siz!! Gençler işte!
Ayağıma gelen top yüzünden sendelememle durdum. Top oynayan bir kaç öğrenci onlara doğru atmamı işaret ediyordu. Ne dediklerini anlamadığım için kulaklıklarımı çıkarttım. (Ne akıllıyım ama vay be kumsal hiç çıkartmasaydın. Dumanla dertlerini anlatırlardı. Yormasaydın sen ellerini.)
''Heyyyy topla yaşadığın aşk bittiyse topumuzu geri alabilir miyiz? Malum dönmemiz gereken maçımız var. '' Bir an afalladım. Kendime söz vermiştim kavga yok! tartışma yok! dalaşma yok! sözlü iletişim yolundan hiç bir şey yokkk!!
''Türkçe konuşmuyor muyum ?? Anlatamıyorum galibaa heyyy atsana topu. Ahhh düşünmeliydim babasının prensesi bir kız daha narin ayaklarını topa değdiremez. Ben alırım sen hiç zahmet etme Prenses! '' Bir dakika bir dakika nEE ''babasının prensesi mi?!'' Şu hitap başımdan kaynar sular dökülmesine neden oluyor. O an öyle bir şiddetli fırtınalar koptu ki içimde o adam benim babam filan değil!!
Çocuk bana doğru topu almak için yaklaşıyordu. Ben de fazlasıyla sinirlenmiştim. Topu ayağıma aldım. Sektirmeye başladım. Hayliyle şaşkınlıktan olduğu yerde dona kaldı. Okulun çevresindekilerin dikkatini üzerimde hissedebiliyordum. Resmen herkes beni izliyordu. Sanki avını izleyen bir aslan belgeseli gibi her hareketlerimi ezberlercesine bakıyorlardı. Topu epey sektirme sonucu tekrar yere doğru bırakıp sağ ayağımı üstüne bastırdım. Şimdi Gol atma sırası bendeydi. Bir iki adım geriye gittim. Hafif hızlı adımlarla topa vurdum veee GOLLLLLLL!!!!
Top tam da istediğim yere çocuğun kafasına isabet etmişti. Arkadaşları yanına gitmişti. Bende yanına gittim. Yanına yaklaştığımda ; Kulağına eğilip ama aslında herkesin duyacağı şekilde ''Yürek yakan nidalarınla burada oturup seninle birlikte ağlamak isterdim. Ama üzgünüm ben ağlamam. Ağlamayı sevmem; ağlayanları ve boş boğazları da hiç sevmem. İstersen kusuruma bak iyice bak belki bir daha saçma sapan şeyler söylemek yerine , İnsan olur ; Düzgün bir şekilde karşındakinden topu istersin. Sorun değil. Rica ederim. Ne demek. Benim için bir zevkti. Hadi sana iyi inlemeler!!'' Herkes resmen beni izliyordu. Ne vardı burada böyle izlenilecek. Hiç mi top atan kız görmediler ya. Film mi çekiyoruz burda ALOOO!!
Kulaklığımı takıp ; Çocuğun arkadaşları ve çocuğun bakışları başta olmak üzere okulun bahçesindeki tüm öğrencilerin şaşkın bakışlarından sıyrılıp ; Müdür'ün odasına doğru ilerledim.''Kumsalcığım! Hoş geldin tatlım. Sınıfın 11-A . Dün dedenle görüştüm bu kağıt üzerinden sınıfını kolayca bulabilirsin. İyi dersler.'' Avucuma bıraktığı küçük not kağıdının üzerinde sınıfımı ve numaramı belirten sayılar vardı. Beni bu kadar tanıması ilgimi çekmişti. Müdür orta boylarda sarı saçlı , kahverengi gözlere sahip olan; İyi giyimli bir kadındı. Adını dahi bilmeme rağmen tatlı birine benziyordu. Sınıfıma gitmem gerekti. Daha doğrusu önce bulmam. ''Merhaba kanser dersler bekleyin birazdan hücrelerimin her zerresine dolarsınız. Hayırlısıyla sınıfımı bulursam eğer. Geç kalıcam kesin . İlk günden azar yerim. Muhteşemmm'' kendi kendime söylene söylene bulmaya çalışırken yeni çıktığım katta ''11-A '' yazısını görünce bir ürperti geldi içime. Nedenini bilmiyordum. Ama muhtemelen yeni sınıfım tarafından hoş karşılanmayacağım içindir.
Sınıfa girdim. 4-5 kişi hariç kimse yoktu. Onların bakışları eşliğinde arka sıralardan birine oturdum. Oturmamla bir ''Oraya oturma!! Orası Atlas 'ın yeri. Görürse sinirlenir'' diye beni uyaran biri konuştu. Bende ''Sınıfta herkesin yerini belirleyen ona ait olduklarını gösteren bir çizelge var mı?'' diye sordum. Oda kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. Bende '' O zaman burdan kalkmamı gerektiricek bir durumda yok''hiç istifimi bozmadan telefonumu karıştırmaya devam ettim.
Sınıfa giren bir kaç kişiyle dikkatim dağıldı. Birinin gözleri sinirden dehşetle kapanıp açılırken bana bakıyordu. Git gide yanıma yaklaştı devam etti ve tamamen benim olduğum sıraya gelince; ''Kalk hemen!! Sen kendini ne zannediyorsun burası benim yerim söylemediler mi sana. Bahçedeki ahkamın beni kesmez. Ben o silik çocuk değilim. Kalk şurdan yoksa o çocuk yerine ben sana haddini bildirmek zorunda kalıcam'' diye sinirle haykırmaya başladı. Ondan korktuğumu gösteren hiçbir sima yada fiziksel hareket göstermeyip telefonumu karıştırmaya devam ettim. Hayliyle bu onu daha da sinirlendirmişti. Elini masaya aniden vurdu. Bu hareket hayır hayır Kumsal hatırlama sakın şimdi zamanı değil hayır hayır. Kendimi onu düşünmekten kurtarmalıydım. Çantamın gözünden ilaçlarımı aldım suyumla birlikte güçlükle yuttum. Sıra bendeydi ama sürekli birileriyle dalaşmanın cıvkı da çıkmıştı. Sırf o hareketi yaptığı için bile ona öfkeyle bakabilirdim. Baktım da 2-3 dakika sürece ona öyle öfkeyle bakmaya devam ettim.
''Belgen nerde?''
''Ne belgesi?''
''Buranın sana ait olduğunu gösteren ikametkgah yada tapu belgesi hiç farketmez.''
''Kalk şurdan!! Ayarlarımla oynama benim.''
''Yeni devirdeyiz. Sene 2021 hala maço birileri kaldı mı ya? Sert erkek mi? ne çok korktum dizlerim titriyor baksana''
''Bana baksana sen! Sen kim oluyorsun da-
''Kumsal Arslan. Tanıştığımıza memnun oldum ; Yontulmamış odun bey.''
''Kes artık!! Şımarık. İyi sen kalkmıyor musun ben kendim kaldırmasını bilirim.'' Kolumdan tuttu. Sertçe çekiştirmeye başladığında refleks olarak kolumu tutan ellerini diğer elimle ters çevirdim.(Tamamen refleks olarak yoksa amacım kavga etmek filan değil aslaaa)
''Asıl sen bana bak iyi bak. Burası senin yerin filan değil. Taş devrinde miyiz? Bu ne isteyen istediği yere çöküyor. Mafya mısın sen. Şu tavırlarına bir bak. Kendini önemseyen hareketlerin olduğu sürece buradaki asıl şımarık sen oluyorsun. Benden önce ne oldu bilemem. Belli ki kendini istediği yeri sahiplenen bir yaratıksın. Ve çevrendekiler de hiç sesini çıkartmadan kendince yükselttiğin egonu takındığın tavırlarını okşaya okşaya bu hale getirmiş. Ben senin o sırtını sıvazlıyan. Seni pohpohlayan arkadaşların değilim. Buraya yeni geldim. Az öncede tanıştığımızı düşünüyorum. İnsan gibi; yani böyle rica edebilen , gerektiği yerde karşındakinin de bir insan olduğunu , onunla eşit olabildiğini görebilen , canlılar insan oluyor. Haberin olsun. Bunları göstererek burada oturduğunu bak altını çiziyorum sahiplendiğini değil oturduğunu söyleseydin kalkardım. Ama sen genelde derdinin çözüm yollarını şiddetle çözüyorsan. O zaman bende kendi yollarımı kendimce çözerim.'' Odun tam ağzını açıcakken zil çaldı. Dehşet saçan bakışlarla yan sırama oturdu. Bende ona hiç aldırış etmeden telefonumla ilgilenmeye devam ettim.
- DEVAM EDİCEK-
Umarım beğenirsiniz bebişlerr!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş'in izleri
RomanceKadına şiddet'in içinde büyümüş,Bu şiddet'in kanayan yaralarından biri olan ve bu uğurda annesini kaybeden 8 yaşındaki küçük bir kız çocuğunun travmasını konu alan bir hikayedir.8 yaşından bu yana bitmek bilmeyen halüsinasyonlar,rüyalar.Hala geçmişi...