Saat on ikiyi yirmi geçiyordu. Bugün karakola biraz geç gelmiştim. Kafeteryadan çıkan Jeongin'i görmem ile adımlarımı hızlandırmış ve yolumu değiştirmiştim.
Neden ondan kaçtığımı bilmiyordum. Dün olay yerinde yaşadığımız garip konuşmadan sonra ona ne diyeceğimi bilememiştim.
Odama geldiğimde kendimi koltuğuma bırakıp gözlerimi kapattım. Aniden açılan kapıyla içeri Jeongin girdi.
Kapının kilidini çevirdiğinde gözlerim açıldı. "Hey hey! Napıyorsun?" Cevap vermeden yanıma doğru geldi.
"Benden neden kaçıyorsunuz Dedektif?" Sorduğu soruyla 'hah!' kaçtı ağzımdan.
"Senden neden kaçayım?"
"Yoksa dün konuştuğumuz konu yüzünden mi?" Gözlerinin içine baktığımda yan yan sırıtmaya başladı. "Cevap vermediğinize göre homofobik olduğunuzu kanıtlıyorsunuz."
"Ben öyle bir şey demedim. Tanrı aşkına benim en yakın arkadaşlarım da eşcinsel." sitemimle gülmüştü.
"Yani siz de öylesiniz?"
"Konu benim cinsel yönlemim değil. Kapıyı neden kilitledin?" Konuyu değiştirmemle gözleri saniyelik kapıya kaydı.
"Psikolojik yöntem denedim. Eğer benden kaçıyorsanız tepki gösterecektiniz ve beklediğim gibi de oldu." Düşünme yapısına bir kez daha hayret etmiştim.
"Vakada gelişme var mı?" Yine konuyu değiştirmemle gözlerini devirdi.
"Misha'nın kullandığı bilgisayarın geçmişi incelendi ve dediği gibi erkek arkadaşıyla konuşuyormuş." Misha doğru söylüyordu.
"Kamerayı açık bırakıp gitmiş olabilir?" Her zaman şüpheci yaklaşmak gerekiyordu. Jeongin ise hayır anlamında kafasını iki yana salladı.
"Misha, kalkmak için pek müsait değilmiş." Demesiyle ona anlamaz bakışlarla baktım.
"Sexcam yapıyorlarmış." Elimi yüzüme götürerek kafamı aşağıya eğdim. Bu çok utanç vericiydi. On yedi yaşındaki bir kızın ortak bir salonda bunu yapacak kadar cesareti olması beni şaşırtmıştı.
"Pekala o halde baktığı pencereden gözüken güneş saatinin bulunduğu bölgeyi inceleyelim. Cinayet silahımız büyük ihtimalle orada." Ayağa kalktığımda hâlâ dibimde duruyordu.
Jeongin benimle uğraşıyorsa benim de onunla uğraşmamda bir sakınca yoktur diye düşünüp emin adımlarla üstüne doğru yürüdüm.
Ben adım attıkça o geri geri gidiyordu. Az önce beni ters köşeye düşüren çocuk şu an süt dökmüş kediye dönmüştü.
"D-Dedektif." Sesinin titremesiyle istediğim amaca ulaşmıştım. Bir kaç saniye gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sanırım sesi titrediği için kendisine sövüyordu.
"Ne yapıyorsunuz?"
"Seninle uğraşmak eğlenceliymiş Jeongin ama bunu sonraya bırakacağım. Olay yerine gidip katilimizin kim olduğunu bulalım." Kapının kilidini açmamla odaya Minho girmişti.
"Bu kapı neden kilitli?" Kafasını içeriye uzatıp Jeongin'i duvarda gördüğünde elimle alnıma vurdum şimdi çok yanlış anlayacaktı ki yüzündeki sırıtışa göre çok farklı anlamıştı.
"Ne için gelmiştin?" Bakışlarını bana çevirdi.
"Akşama benim evimde biraz takılacağız. Jeongin ile seni de çağırmaya gelmiştim." Jeongin'e dönmemle kafasını salladı.
"Olur geliriz." Minho ile birlikte odadan çıkarken kulağıma yaklaştı. "Bu olayı akşama konuşacağız." hızlıca yanımdan uzaklaşırken arkasından bakakalmıştım.
Olay yerine vardığımızda Felix ile ben Misha'nın tarif ettiği yeri kazarken Jeongin ise başımızda ağaç gibi dikilip yolda gelirken aldığımız donutları yiyordu.
"Jeongin bari şapırdatmadan ye!" Felix'in ikazıyla Jeongin keyif alır gibi gülüyordu. Muhtemelen bizim çalışıyor ve yiyemiyor olmamız onu keyiflendirmişti.
Önüme dönüp kazmaya devam ettiğimde elime değen sert şeyle daha hızlı kazmaya başladım. Gözüme çarpan parlak cismi elime aldığımda Felix ve Jeongin de yanıma geldi.
"Sanırım bulduk." Elimdeki alet çantasına ait budama testeresine bakarken üstündeki kodu okudum. "Seo Mingi'nin alet çantasıyla aynı koda ait." demiştim.
"Gördünüz mü size demiştim. İnsanlar asla değişmez." Jeongin'in alaylı konuşmasıyla Felix, elinden donutu alıp Jeongin'in ağzına tıkmıştı.
"Teşekkürler Lix." Dememle sorun değil der gibi ellerini kaldırdı.
"Ekiplere haber verelim. Seo Mingi'yi tutuklasınlar." Felix beni onaylayıp kalkmıştı, elindeki telsizle anons geçti.
"Haydi Dedektif gidelim." Jeongin'i durdurdum. Önce kolundaki elime sonra bana baktı.
"Biraz daha buraları inceleyelim." Şüphelendiğim başka şeyler vardı. Bu kadar basit olmamalıydı.
Etrafı gezmeye başladığımızda daha önce hiç arka bahçeye gelmediğimizi fark etmiştim. Süs havuzunu inceliyordum.
"Dedektif, katili yakaladık neden hâlâ buradayız?"
"Aklıma yatmayan şeyl-."
"Dedektif!" Jeongin'in sözümü kesip hızlıca silahını çıkartıp ateş ettiğini görünce arkama döndüm.
"Bay Choi!" diye bağırdım.
"Şerefsiz piç!" Jeongin'de yanımda mırıldanıyordu.
Bay Choi elindeki tüfekle birlikte yere düşerken bir eliyle de omzunu tutuyordu. Bay Choi, beni vurmaya kalkmıştı ve belki de Jeongin fark etmeseydi ölecektim.
Adamın yanına gidip karnına bir tekme savurdum. "Orospu çocuğu." diye tısladım.
"Eğer karşıma çıkmasaydınız şu an gidiyordum." Konuşmasıyla daha fazla tekme atmaya başladım.
"Çocuklarının değişeceklerini söyleyip zavallı insanların paralarını alıp Çin'e mi kaçacaktın? Hah! Zavallı." Jeongin'e bakmıştım.
Savrulan çantayı alıp içindeki uçak biletini elinde tutuyordu. Adamın yanına eğildiğinde tekme atmayı kesmiş onu izliyordum.
"Sana insanların değişemeceğini söylemiştim." Elindeki bileti avucunun içinde buruşturup top haline getirdi. Sinirden alnındaki damarları belirginleşmişti.
Önce adamı çenesinden sıkıca kavrayıp ağzını açmasını sağladı. Elindeki uçak biletini adamın ağzına tıkarken çenesine yumruk atıp da ağzını geri kapatmıştı.
Jeongin gerçekten sertti.
"Choi Dongsan insanları dolandırmaktan, Haneul'u öldürmekten ve devlet memurunu öldürme teşebbüsün yüzünden tutuklusun." Ekip arkadaşlarımız adamı tutuklayıp ekip arabasına bindirdi.
Ben ise hala olayın şokundaydım.
"Haneul, bu planları fark edince karşı gelmeye çalışmış, Choi ise buna sinirlenip Haneul'u öldürmüş. Mingi ile Haneul arasında yaşanan duygusal olayları da tek o bildiği için cinayeti Mingi'nin üzerine atmaya kalkmış." raporu tamamlayıp yazdıklarımı Jeongin'e okudum.
Bir olayın sonuna daha gelmiştik.
"Bir kere kötüysen, hep kötüsündür." dediklerine anlam veremesem de bozuntuya vermedim.
"Haydi! Minho'lara gidelim. Eğlenmeyi hak ettik."
***
Detective hoşunuza gidiyor mu 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Detective - Hyunin
Fanfiction"Başkomiserin oğlusun diye sana herhangi bir ayrıcalık tanımayacağım aksine seni zorlamaktan çekinmeyeceğim." Sert bir şekilde söylediklerimin karşısında içten dilini yanağına bastırıp gülmüştü ve iddialı bir şekilde bana doğru yaklaşmıştı. "Beni z...