0.6 "Seoding Puding"

704 108 56
                                    

"Günaydın Dedektif!" Jeongin önüme yeni vaka dosyasını koyarken eğildi. Koyduktan sonra geri çekildi. Bugün siyah gömlek ve siyah pantolon giymişti. Kol kasları olduğu gömleğinin dar gelen kollarından bile belliydi.

"Günaydın Jeongin. Bugünkü vaka nedir?" Elime yeşil kapaklı dosyayı almamla bir yandan okuyor bir yandan da Jeongin'i dinliyordum.

"Kim Seojun, 32 yaşında. Dünyaca ünlü 'Seoding' puding şirketinin sahibi. Ölü-." Jeongin'in sözünü kesip aniden lafa atladım.

"Ne Seoding mi?" Kafasıyla onaylayıp devam etti. En sevdiğim pudinglerden birisiydi ve sahibinin ölmesi hiç iyi olmamıştı.

"Ölüsü ise kaynar puding kazanında bulunmuş. Zavallı adam gece yarısı şirketinde puding yapıyorken hem de!" Dedikleriyle yüzümü buruşturdum.

"Kötü olmuş. Her neyse Felix'in incelemesi bitmiştir. Gidip olay yerini inceleyelim." Ceketimi alıp odadan çıktım. Koridorda Jisung'u görmemle durdum.

"Hey ne yiyorsun?" Sorduğum soruyla elindeki pudingi göstermişti. Az önce duyduğum vaka sonrası midemin bulunmasına engel olamamıştım.

"Yerinde olsam bugünün vakasını okurdum." Jeongin'in konuşmasıyla gülüp ekip arabasına doğru ilerledim.

Olay yerine geldiğimizde arabadan inip büyük fabrikaya girmiştik. Etrafı inceliyordum. Güvenliğin bizi kazana getirmesiyle Felix'i gördüm.

"Hey Felix durum nedir?" Felix elindeki peçeteyi bırakıp cesedin yanından çekildi. Seojun'un vücudu yanmıştı. Yanarak ölmek işkence gibi olmalıydı.

"Kaynar kazanın içine düşerek can vermiş. Durumu hiç iç açıcı görünmüyor. Şu adamın yüzüne bakın pul pul dökülüyor."

"Belki de kendisi düşmüştür?" Jisung'un bakmamaya çalışarak konuşmasıyla göz devirdim. Sanırım bir daha puding yemeyecekti.

"Etraftaki kutulara bak saçılmış halde. Bir boğuşma yaşandığı belli. Direnmeye çalışmış olmalı. Yani bu bir cinayet." Kutuları inceledikten sonra ayağa kalktım.

"İyi de bulunduğumuz yer fabrikanın yasaklı yerlerinden. Sadece sahipleri yani Seojun girebiliyormuş." Minho kafası karışmış şekilde duruyordu.

"O zaman güvenliği de sorguya alalım." Jeongin'in önerdiği fikri onayladım.

"Seojun'un vücudunda herhangi bir boğulma izi yok yani boğulmamış adam direkt haşlanmış." Felix adamı incelemeyi bırakıp yanımıza gelmişti.

"Önce güvenliği sorgulasak iyi olacak. Felix sen otopsi yaparken, Minho ve Jisung da kameraları incelesin." Herkes işlerinin başına dönerken bizde kapıda bekleyen güvenliğe doğru ilerledik.

"Eğer tuvalette o kadar uzun süre kalmasaydım Bay Kim ölmeyecekti. Belki bir şeyler duyabilirdim." Güvenlik üzgün bir şekilde omuzlarını indirdi.

Beden dilini inceliyordum.

"Sizce de puding için çok fazla güvenlik kamerası yok mu?" Jeongin'in sorusuyla kafamı kaldırdım. Gerçekten de çok fazla kamera vardı.

"Büyük bir işletme ve Bay Kim'in yarattığı gizli tarif sayesinde çok satıyor bu yüzden kimsenin girmesine izin vermeyiz." Birisi tarifi çalma teşebbüsünde bulunmuş olabilirdi. Seojun da vermediği için tartışma çıkmış olmalıydı.

"Güvenlik kameralarını incelemeliyiz." Jeongin ile birlikte adımlarken güvenlik bizi durdurdu.

"Özür dilerim efendim fakat benim öyle bir yetkim yok üstlerimden izin almalısınız." Üstü mü? Yani bu şirketin başka ortakları olduğunu da gösterirdi.

"Bay Min'e ileteceğim." adam devam etmesiyle kafamla onayladım.

"Ne yapacağız dedektif?" Omuzlarımı indirip Jeongin'e döndüm.

"Bilmiyorum, Bay Min zorluk çıkarmasa bari." Bir kaç şeyden şüpheleniyordum fakat emin değildim.

"Dedektifler, Bay Min sizi bekliyor." Kafamı sallayarak onayladığımda Jeongin heyecanlı bir şekilde kulağıma fısıldıyordu.

"Duydunuz değil mi? Bana dedektif dedi." Gülümseyerek elimi omzuna koydum ve oradan ayrıldık.

Çok lüks bir odaya girdiğimizde sandalyesinde arkası dönük olan adam bizim geldiğimizi duyunca yavaşça döndü. Bu adamdan hiç iyi enerji almamıştım. Jeongin'e baktığımda o da aynı benim gibi düşünüyor olmalıydı.

Gözünün seğirdiğini görebiliyordum. "Evet Bay Min, kamera görüntülerini hazırladığınızı umuyoruz." Konuya direkt girmemle adam kaşlarını kaldırdı.

"Üzgünüm Bay Hwang fakat avukatım yapmamam gerektiğini söyledi." Hah! Bir de bununla uğraşacaktık. Bir şeyler gizlediği çok belliydi.

"Pekala Bay Min bize yarın sizi sorguya almaktan başka çözüm yolu bırakmadınız. Yarın görüşmek üzere." Dosyayı gözünün önünde salladıktan sonra ekip arabasına ilerledim.

"Delireceğim cidden ya!" Ellerimi saçımın içerisinden geçirip siyah saçlarımı geriye doğru attırdım. Diğerleri bana garipçe bakıyordu.

"Bay Hwa lütfen ben sürebilirim. Siz diğerleriyle gelin." Jeongin'in sürücü koltuğuna geçmesiyle ona döndüm. Adamı resmen arabadan postalamıştı.

"Neden yaptın?"

"Kafa dağıtmaya ihtiyacınız var gibi görünüyor." dedi. Ellerini direksiyonda yavaşça gezdirirken.

"Ama vaka üzeri-."

"Dedektif lütfen, diğerleri zaten yoğunlaşmış durumda ve Bay Min konuşmamakta çok kararlı." Sıkıntılı bir biçimde nefesimi verdim.

Haklıydı.

Görkemli bir binanın önünde durduğunda şaşırmıştım. Jeongin, üniversitede kitap başından kalkmayan bir tip gibi görünüyordu ve böyle yerleri bilmesi garip gelmişti.

Kapıdaki iri yarı adamlar Jeongin'i görünce eğilip selam vermesiyle içeriye girdik. Herkes bizi izliyor gibi hissediyordum.

Barmene siparişlerimizi verdikten sonra kalabalıkta yer bulamayacağımız için üzülürken yanımıza gelen takım elbiseli adam bizi rezerve bir masaya yönlendirdi. "Buraya sık geliyor olmalısın ha? Hemen seni tanıdılar." dedim.

Dediğim şeyle gülmüş ve geriye yaslanmıştı. "Ah bu mekanın yarı sahibi sayılırım, üç ortağız."

Dediği şeyle ağzım şokla açılmıştı.

Jeongin shot attığında dikkatlice onu inceliyorum. Onun hakkında daha çok şey öğrenecekmiş gibi hissediyordum.

***

Detective - Hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin