Başlıyoruz iyi okumalar
~"Yine geçmişsin salondaki köşene ne düşünüyorsun öyle kara kara canımın içi Cemrem benim?"
"Hiçbir şey dalmışım öyle televizyona baka kalmışım az önce bir kitap okudum onun etkisinde kaldım sanırım biraz. Hoşgeldin hayatım."
"Neden? Ne anlatıyordu da benim sevgilim böyle uzaklara daldı yine? Sanki hiçbir zaman dalmazmış gibi."
"Doğmak üzerine bir kitaptı. Doğmuş olmanın sancısını anlatan değişik bir kitap... Aman boş ver."
Konuşarak yanıma doğru yürüdü ve önce gözlerimi sonra dudaklarımı öptü.
"Doğmak çok da sorgulanması gereken bir şey mi? Bilmiyorum bir tanem. Olan olmuş diye düşünüyorum ben artık. Hem bunları önceden de konuştuk seninle. Sıkılmadın mı?"
diye sordu, yanıma geçip ellerini saçlarımda gezdirirken. Bana sıkılmadın mı diyerek, kendisinin benden sıkıldığını söylüyordu aslında. Hem üzüldüm hem üzülmedim... Ama tek bildiğim, Ares eskiden bu tarz sorgulamalarıma uzun uzun cevaplar verir, hatta evin balkonunda sabaha kadar beni bilmediğim birçok konuda bilgilendirirdi. Mitolojiden bahseder. sosyolojiden bahseder, siyasetten bahseder, felsefeden bahseder. antropolojiden bahseder, sanattan bahseder, sinemadan bahseder beni bilgisiyle doyururdu. Eve ondan önce geldiğimde, onun bilgisine susar, o eve geldiğinde o suyu doya doya içerdim.
Zaten Ares'le tanışma hikâyemiz de aslında tam hayallerimdeki gibi olmuştu. Üniversite son sınıftayken, okulun kütüphanesinde bitirme tezim üzerine çalışıyordum. O zamanlar evimin kirasını, okuldan arta kalan zamanlarda okulun çevresindeki fast food restoranında yaptığım garsonlukla ödediğimden, çalışmak için en uygun yer orasiydı. Genelde yalnız olu yordum çünkü yalnız çalışmayı seviyordum. Bazen de yanımda üniversiteden arkadaşım, şimdi de beraber Merve oluyordu, beraber çalışıyorduk. Ares'le tanıştığımız gün | yalnızdım ve harıl harıl çalışırken karşıma oturmuştu. Benim gibi o zamanlar çok utangaç olan bir kızın gözlerine dik dik bakmıştı. Görmezden gelmiştim çünkü bazen insanlar beni beğendiklerinde, o beğeniyle bakan gözleri bile kabullenemezdim. Sonra, seçtiğim psikoloji bölümü sayesinde, bunun koca bir değersizlik duygusu olduğunu öğrenmiştim.
"O kadar harıl harıl çalışıyorsun ki, belki de sana çok yardımı dokunanilecek birini görmüyorsun"
diyerek, gözlerini gözlerime kabul edemeyişimi anlamış olacaktı ki, ilk konuşmasını başlatmıştı. Gülerek cevaplamıştım.
"Kusura bakma, yarına kadar bitirme tezimi yetiştirmem gerektiğinden dünyam durdu..."
Öyle içten gülümseyerek konuşmuştu ki Ares, sanırım şeytan tüyü denilen şey vardı onda. Hatta sonradan, okuldaki birçok insanın radarında olan bir çocuk olduğunu da öğrenmiştim. Ama benim aklımda sadece üniversiteyi iyi dereceyle bitirmek olduğundan, o zamanlar benim radarıma takılamamıştı. Ama ben onun aklında yer etmiş olmalıydım.O gün akşama kadar benimle beraber kütüphanede tam dört saat boyunca beklemiş, ben çalışırken o da karşımda yanında getirdiği kitapları okumuş (hatta birini bitirmiş) ve sonrasında beni salaş bir yerde yemeğe götürmüştü. Hem beni saatlerce beklemesinden etkilenmiştim hem de felsefe bölümünde okumasından. Çünkü beklemek anlayıştı ve felsefe de hayatı anlamlandırma yolculuğu. Aslında beni etkilemesinin sebebi sadece bunlar da değildi, yalan söyleyemezdim. Ares'in gür ve sarıya yakın saçları, sıcak gülümsemesi de gözlerimi boyamıştı. Salaş kıyafetleri, benim dışımda çok şeyi umursamaz duruşu bana kendimi değerli hissettirmişti. Çünkü sanki sadece beni görüyor, diğer şeylere karşı umursamaz davranıyordu. Gerçekten umursamıyordu da. Ama yine de benim için bilgi donanımı daha önemliydi. Çünkü neredeyse benim ilgilendiğim her konuyla ilgileniyordu. Ben ona Freud'un teorilerinden bahsedince, o da bana Antik Yunan'dan bahsediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK
Teen FictionYasak bir aşk hikayesi Ben Cemre. Takvime göre 28 yıl önce dünyaya geldim ama sadece anne karnından çıkmakla doğmuyor insan. Hayatta bir acının içinden geçince de doğabiliyorsun, kendi içinde başka bir "sen"le tanıştığında da. Ve belki de en öneml...