Beni rüyasında görmüş olduğuna mi sevineyim, bu rüyanın onun dünyasında tam olarak ne ifade ettiğini bilmememe mi üzüleyim, bilmiyordum. Hız yapmamaya çalışsam da, arabayı ofisten ve yaşadıklarımdan kaçar gibi hızlı sürüyordum. Belki de insan ne kadar hızlıysa, o kadar çok kaçıyordu bir şeylerden. Ve belki de bu yüzden hızlı olan her şeyden korkuluyordu, kaçanın yüzleşmesi gereken bir şeyi olduğu için...
"Beni arar mısın?"
diye mesaj bırakmıştı biri. Merve'ymiş. Onu da çıkışta arayacaktım ama aklıma bile gelmedi... Aslında anlatacak çok şeyim vardı Merve'ye. Ya da hiçbir şeyim yoktu. Ne yapmam gerekiyordu şimdi? Kendime yönelttiğim sorular, benden cevap bekliyorlardı. Eğer Deniz'e karşı hissettiklerime anlam yüklersem, biliyorum onlar büyüyeceklerdi. Eğer onları bir fanusun içine koyarsam, biliyorum başka yerden çıkmak isteyeceklerdi. Bastırılan her duygunun başka bir yontemle kendi var oluşuna koşması gibi, peşimi bırakmayacaklardı. Peki ben ne yapacaktım? evin kapisını açmaya çalışırken, içeriden anahtarın sesini duymuş olacak ki birden,
"Hoş geldin sevgilim," diyerek Ares kapıyı açtı."Evde olduğunu bilmiyordum bugün, akşam sizin okul buyla buluşmayacak mıydın sen? Öyle bir şeyler demiştin."
"Ben güzel güzel hoş geldin sevgilim diyorum ama sevgili bana neden evde olduğumu soruyor, doğru mu duyuyorum?"
diye sordu Ares. Bir yandan elimde taşıdığım çantamı ve telefonumu masaya koyarken belime sarıldı. Uzerine hiçbir se giymemişti, hafifçe çıkmış göbeği sırtıma dokundu. Ama havı şimdi hiç sırası değildi... "Seni özledim," dedi ve kulağıma sessizce eğilip kulaklarımı öpmeye çalıştı. Huylanıp güldüm. Gülümsememi "yapalım, tamam," sanmış olacak ki, arkamı döndüğümde birden dudaklarıma yapışıverdi. O kadar hızlı öpüyordu ki, birden nasıl kaçacağımın cevabını bulamadım. Biraz öpmesine izin verdikten sonra,
"Dur lütfen,"dedim, kendimi başka bir tarafa iterek. Şimdi sırası değil, dedim içimden ama sesli söyleyemedim.
"Çok açım, hiçbir şey yemedim,"
dedim ve mutfağa doğru yürümeye çalıştım. Aslında dediğim kadar masam da, böyle bir yalan uydurdum ve az da olsa bir şeyler atıştırmak için buzdolabını açtım "Hiçbir şey kalmadı evde," diye seslendi televizyonun karşısındaki koltuğa geçerken. Oysa buzdolabında yenecek bir şeyler bulmuştum bile. Bu sırada Ares'in de benim bu gelgitlerime alıştığını hissediyordum. Onunla şu an sevişmeyişime bile anlam yüklemiyor, sorgulamıyordu. En son ne zaman seviştik? Sanırım on gün oldu. Acaba içinden sadece, "klasik Cemre " mi diyordu? Olabilir. Belki ben de, "klasik Cemre," desem rahatlayabilirdim. Ama rahatlayamıyordum. Oysa bu yaptığımı o bana yapsa, kimbilir nasıl olurdu? Acımasız tarafımla yüzleşiyordum. Kendime şinitzel kızartırken, tavadaki tavukla ilgilendiğim esnada, bugün Deniz'in bana karşı neden birden değiştiğini sorguluyordum.
Ona bir şey dememiştim, kötü bir davranışta da bulunmamıştım. İncitecek bir şey mi demiştim acaba? Hayır, aksine yumuşak bir dille yaklaşmıştım. Onun gibi ben de hep gülümsemiştim. Dalgınca tavadaki tavuğu ters çevirdim.
Peki ne oldu da bana öyle davranmaya başlamıştı? Ya da hep böyleydi de ben mi fark etmemiştim? Hayır, böyle değildi! vermiştim? Diğer danışanlarımı bu kadar düşünüyor muydum? Sıcakti, gülümsüyordu, içtendi. Ona haddinden fazla mı değer Mesela neden şu an onu düşünüyordum? Ah! Evet... Bir dakika. Hayır, ben abartmıyordum. Tavuk hazır olduğunda tabağa aldım. Ve yaptığımız seansi gözümün önünden geçirirken cevabı buldum: Ona sevgilim olduğunu söylemiştim! Gerçekten buna bozulmuştu.. Ama neden? Rüyasında da görmüştü beni... Ah, bunu düşünmek istemiyordum! Ama bir yandan da çok düşünmek istiyordum. Doğru ve yanlış... Etik ve etik dışı... Profesyonellik ve acemilik...... Yalnız ve sevgilisi olan kız... İyi ve kötü... Günah ve sevap... Cennet ve cehennem... Hepsi zihnimde birbirine karışmış haldeydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK
Teen FictionYasak bir aşk hikayesi Ben Cemre. Takvime göre 28 yıl önce dünyaya geldim ama sadece anne karnından çıkmakla doğmuyor insan. Hayatta bir acının içinden geçince de doğabiliyorsun, kendi içinde başka bir "sen"le tanıştığında da. Ve belki de en öneml...