Sıcakkanlı bir ses tonuyla,
"Neredesin canım?"
diyerek Ares'i aradım. Uzun zaman sonra, birdenbire onu çok özlediğimi, yanımda olmasını istediğimi fark ettim. Duygularım mı geri gelmişti, yoksa başka bir duygunun kaçışı mıydı hissettiğim? Cevapsız sorularım oluşmaya başlıyor gibiydi. Neyse ki, şimdilik beni rahatsız etmeyecek gibiydiler.
"Tam okuldan çıkıyordum ki bir kâğıdı ofiste unuttuğumu fark ettim, geri dönüyorum. Onu aldıktan sonra, eve doğru geleceğim. Sen neredesin? Bitti mi seanslar? Gelirken bir şey istiyor musun?"
dedi. Bitmişti bitmesine ama nedense eve hiç gidesim gelmemişti.
"Sinemaya mı gitsek? Bugün cuma. Güzel filmler gösterime girmiştir. Öncesinde birkaç kadeh bir şeyler içip yemek yeriz. Daha sonra da film izleriz. İster misin?"
diyerek teklifte bulundum. Gerçi istemese bile -ki isterdi- zorla götürecektim. Eve gitsem birçok şey düşünecekmişim gibi geliyordu. Rahatsız etmeyeceğini düşündüğüm cevapsız soruların hepsi, beni boş sokakta bulup sıkıştıracak gibiydi. Bense sadece liseliler gibi sevgilimle buluşmayı, beni sinemaya götürmesini istiyordum.
"Olur tabii. O zaman bir saate Kanyon'da buluşalım. Uyar mi sana da?"
dedi. Sevinmiş gibiydi, haftanın yorgunluğunu at. mak ona da mantıklı gelmişti.
"Olur, ben çıktım bile ofisten. Beş dakikaya oradayım. Sen gelene kadar filmlere bakar, kitapları incelerim... Öpüyorum."
diyerek telefonu kapattım. Bir yandan da radyoda bir Ajda Pekkan şarkısı çalıyordu:
"Kopmalryız iş işten geçmeden Alışkanlık betermiş hepsinden Korkuyorum her biten günden."
Bu sözleri bana mi söylüyordu? Her şeyden etkilenir olmuştum. Ares gelene kadar sinema biletini aldım. Daha sonra kitapçıda beş kitap seçtim, ikisini eledim. Oturup birini okumaya başlamıştım ki,Ares geldiğini haber verdi. Kasada kitapları ödedikten sonra, Ares da olduğum yere geldi. Ona kocaman sarıldım. O kadar sarıldım ki,
"Hayrola... Çok mu özledin?"
dedi. Son zamanlarda böyle sarılmadığımı fark etmiş, diye düşündüm. Erkekler düşündüğüm kadar saf varlıklar değiller yani...
"Evet özleyemez miyim sevgilimi?"
diyerek yüzüne bakarak konuştum. Sakallarına yüzümü sürttüm.
"Tabii ki özleyebilirsin. Ben de seni çok özledim,"
dedi. İçimden geleni mi yapıyordum yoksa beklenileni mi? Bilmiyordum! Ah, bunları düşünmemek için eve gitmek istememiştim zaten... Onu yemek katına doğru sürükledim. Elimi tutmasını istedim. Sıkıca ellerimi tuttu. O elimi tutarken, ben de düşünmek istediklerimi tutmaya çalıştım. Yemeğimizi yedikten sonra, filme girdik. İnternette okuduğum güzel yorumlarına rağmen filme bir türlü odaklanamadım. Bir şeyler aklıma gelip gelip gitti. Hani olur ya, insan kafası doluyken dışarı çıkar ama dışarı çıkmak kafasını bir türlü dağıtmaz, aksine daha da sıkar içini... Eve gitmek ister bir an önce. Sanki öyle olmuştum.Ares arada sırada yüzüme,
"Bunun bir şeyi mi var?" der gibi baksa da, üzerimdeki durgunluğu anladığını sanmiyordum. Ben kendimi anlayamadan, onun anlamasını zaten beklemiyordum. Birlikte gelmediğimiz için ayrı arabalarda eve doğru yol aldık. Arabada yine şansıma Ajda ayrı Pekkan söylüyordu."Düşünme hiç, neden diye, yorulma..."
Ajda'yı dinlemek istedim.
Ajda gibi olmak isterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK
Teen FictionYasak bir aşk hikayesi Ben Cemre. Takvime göre 28 yıl önce dünyaya geldim ama sadece anne karnından çıkmakla doğmuyor insan. Hayatta bir acının içinden geçince de doğabiliyorsun, kendi içinde başka bir "sen"le tanıştığında da. Ve belki de en öneml...