Bölüm 2

290 11 2
                                    

"Aynen, yeni oldu. Yeni dediğim bir sene oldu. İlk başlarda hissetmiyordum böyle | ama üniversite daha çok ders talep edince, Ares de araştırmalarına araştırma katınca malum ilişkimiz de çok çatırdadı... Eskiden saatlerce konuşurduk biliyorsun, gelir sana da anlatırdım Ares'den öğrendiklerimi. Kendi branşı olmamasına rağmen psikolojiyle ilgili nasıl donanımlı olduğunu sen de bilirsin. Ama artık yok, hiç paylaşımımız kalmadı."

"Bence anlayışsızlık ediyorsun Cemre. Akademisyenliğin kolay olmadığını sen de biliyorsun."

dedi, sanki Ares'e hak verirmiş gibi bir yüz ifadesiyle.

"Merve anlayışsızlık değil ki bu. Sen de biliyorsun ilişkide sevginin, paylaşımın ne kadar önemli olduğunu! Paylaşım olmadan, iletişim kopukken ne kadar iyi gidebilir ki? Ben yine 22 de ilişkimizi kurtarmaya, daha doğrusu düzeltmeye çalışacağım zaten. Sadece anlasın istiyorum."

dedim, ılımlı davranmaya çalışarak. Gerçekten kurtarmaya mı istiyordum, yoksa dilim mi sürçmüştü? Dil sürçmelerinin aslında gerçekleri söylemek olduğunu okumuştum okulda... Gerçekten kurtarılacak kadar kötü bir halde mi görüyordum ilişkimizi? Bu yüzden mi kurtarmak istiyordum? Emin olamıyordum. Ama böyle söylemek istemiştim. Bilinçaltımı kendimden daha iyi tanıyordum, gerçekten ilişkimizi kurtarmak da istiyordum.

"Bence onun anlamasını bekleme. Erkekler bir kere değil, bin kere söyleyince anlıyorlar. Ay, ben de benimkinden az çekmedim, konuşmadan anlasın diye! Ne oldu? Anlamadı, sonunda ben yine gece boyunca saatlerce dil döktüm durdum."

Gülerek kendi hayatından örnekler verdi bana. Ama insanları dinlerken, bu kişi Merve bile olsa, artık dikkat ediyordum. Çünkü herkes kendi kalıp yargılarını cebinde taşıyordu. O yargılar, hayat içinde onaylanarak yaşantılara dönüşüyor ve daha sonra sözcük olup dilden dile aktarılıyor, insanların birbirini etkilemesine sebep oluyordu. Oysa herkesin deneyiminin, yargılarının ve inançlarının farklı olduğu bir dünyada, mutlak doğru aramak da bu yüzden çok zordu. Merve konuşurken, kendi dünyama dönmek istedim. Hızlıca çocukluk anılarım aklıma geldi...

İlkokulda Merve, ben ve Ceylin beraber takılırdık. 2. sınıftayken, bir kavgaya karışmıştım. Aslında kavgaya karışmamış, istemeden içinde bulmuştum kendimi. Ceylin'le bir çocuk hatta adını hiç unutmuyorum, Ege dalga geçmişti. Ceylin'in yüzündeki sivilcelerdi dalga konusu olan ve ben çok sinirlendiğim halde hiçbir sey diyememiştim. Merve, Ceylin'i savunmuştu. Bir ya da iki sonra, Ege bizim grubumuza takmaya devam ettiğinden, hafta bu kez benimle dalga geçmişti; sıra bana gelmişti. Suskunluğumdandı benimle uğraşması, korunmasızlığımdandı. "Ne oldu ağzindan hiçbir şey çıkmıyor? Konuşsana ezik!" demişti. O kadar üzülmüştüm ki... Okuldan nefret etmiştim. Yine Merve'ydi beni koruyan ama bu sefer Ceylin de tepki vermişti Ege'ye. Şimdi de aynısı mı oluyordu acaba? Yine bir erkeğe tepki veremiyordum. Ve yine beni korusun diye Merve'ye gelmiştim. Ancak bu kez en yakın arkadaşım beni değil, sanki karşımdaki kişiyi koruyordu.

Ertesi gün cumartesiydi ve yataktan kalkmak istemeyerek uyandım. Gece boyunca Merve ile konuştuklarımızı düşündüm. Belki bir şeyleri büyütüyordum, belki de onları çözmeye çalışıyordum. Genelde önce bir şeyleri büyütür, sonra da küçültürdüm. İnsanın hayattaki varoluş amacını artık sadece çözümleme olarak görüyordum zaten. Aşk dediğin şey bir çözümleme işi, daha bilimsel bir dilde söylersek, psikolojik bir çözümleme diye düşünüyordum. Bu bakış açım bazen hissiyattan beni uzaklaştırsa da, acılarıma derman oluyordu. Bunu bana gerek yaptığım seanslar, gerek kendi yaşantım, gerekse içgüdüsel dürtülerim öğretmişti. Aradığımız şeyler, sığındığımız insanlar, tutkularımız, bağımlılıklarımız, nefretlerimiz, taptıklarımız, söylediğimiz yalanlar; hepsi bir çözümlemeydi Örneğin, dün gelen danışan, adı neydi... Ali Bey. Birine âşık olduğundan bahsediyordu, hatta bu aşkın yoğunluğunun onu uykusundan uyandırdığından ve bu kişiden, kendisine ne kadar kötülük yaparsa yapsın asla vazgeçemediğinden, aksine ona daha da bağlandığından. Kadın onu aldattığını söylediğinde dahi Ali Bey ondan soğumuyor, sevgisinde azalma olmuyordu. Hatta kadın onu aşağıladığında, hor gördüğünde de durum değişmiyordu. Hatta yaşadığı soruna sorun değil, "aşk" diyordu. Eve iş getirmemeyi bir türlü öğre. nememiştim. Oysa hocalarımız danışandan etkilenmememizi ne çok anlatırdı. Belki de geçememiştim o derslerden. Belki de su an Ali Bey'in sorunlarını düşünmem kendi sorunlarımdan kacmaktı, o da ayrı bir konu ama... Her neyse.

YASAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin