1|"Sevgiye aç, sarılmaya muhtaç aciz bir beden, ne işe yarar ki.."

9.3K 455 996
                                    

Selaaaam, umarım iyisinizdir

Bu fici yazma nedenim yalnızlığım.. Evde boş boş oturup bütün günümü telefonun başında geçireceğime geceleri eskiz defterlerime yazdığım şeyleri kurgulayıp burda paylaşma kararı aldım ve böylelikle yalnızlığıma da bir çare bulurum diye düşündüm umarım iyi anlaşırız

O zaman sizi bölüme alıyorum şimdilik, keyifli okumalar 💜

-------------------

Dersin bitmesine on dakika kala kitaplarımı toplayıp baygın gözlerle hocayı dinlemeye devam ettim. Ders anatomiydi ve hoca bariton sesiyle bir şeyler anlatıyordu. Hoca dersi blok yaptığı için 3 saattir sınıftaydık. Hocayı dinlemeyi bırakıp dün aldığım romanı çıkartıp gizlice okumaya başladım ve sıkıcı bir kaç dakikanın ardından da hoca nihayet dersi bitirdi.

Saatler gibi geçen on dakikadan sonra birkaç arkadaşıma başımla selam verip sınıftan çıktım. Kampüsün park yerine hızlı adımlarla ilerledim. Hava kapalıydı ve büyük ihtimalle yağmur yağacaktı. Rüzgardan yüzüme yapışan saçlarımı kulağımın arkasına aldım. Aralığın son günlerindeydik. Montumun fermuarını sonuna kadar çekip çantamdan arabamın anahtarını çıkardım. Eve gidip yılbaşı ağacını süsleyecektim. Bu sene yalnız değil de arkadaşlarımla kutlayacaktım yeni yılı.

Her şeye rağmen kendime yeni bir hayat kurmuş ve küçük dünyamın içine üç de arkadaş misafir etmiştim: Hoseok, Namjoon ve Taehyung. Derdi Kore'den büyük olan ben dermanı hayatıma giren arkadaşlarımda aramış, kısmen de olsa bulmuştum.

Onlar bugün okula gelmemiş, sözleştikleri gibi golf oynamaya gitmişlerdi. Bana ısrarla teklif etseler de kabul etmemiştim. Bugün bir şey yapasım yoktu açıkçası. Eve gidip sıcak bir duş ve sonrasında da en sevdiğim diziden bir bölüm izlemeliydim.

Ama kaderin ağlarını örüp, hayatımı tepetaklak edeceğini nereden bilebilirdim ki?

Arabanın içi en az dışarısı kadar soğuktu. Arabayı çalıştırıp klimayı açtım. Kampüsten çıktığımda yağmur yağmaya başlamıştı. Hızımı azaltığım sırada telefonum çaldı. Bir elim direksiyondayken diğer elimle çantamdan telefonumu çıkardım.

Taehyung arıyordu. Telefonu hoparlöre aldım ve boş olan yan koltuğa koydum. Emniyet kemerimi taktığımda "Efendim?" dedim, sorar gibi.

"Naber fıstık?" diye sordu.

"Okuldan çıktım şimdi, eve gidiyorum. Siz naptınız?" dedim karşılık olarak.

"Golfteyiz işte. Namjoon adının hakkını vererek oynuyor. Bir kere bile isabet ettiremedi topu." dedi, gülerek. Dudaklarım yukarı kıvrıldı.

"Zihnimde o görüntüyü canlandırmaya çalışıyorum da olmuyor." dedim, neşeli bir sesle.

"Görsen gülmekten ölürsün. Adam bir seksen dikiliyor boyu kadar golf sopasını tuttuğu gibi elinde kaldı." dedi. Hızımı azalttığımda neşeyle kıkırdadım.

"Fotoğrafını atsana."

"Olur, Hoseok hala nasıl atacağını öğretmeye çalışıyor." dedi.

"Hoseok çok iyi oynuyordur kesin." dedim.

"Ehh, işte. Ben kadar olmasa da.... Neyse kapatıyorum ben, merak ettim seni ondan aradım. Keşke sen de gelseydin be oğlum. Ya da boş ver be, çok soğuk. Dondum zaten, bok vardı da bu soğukta golfe geldik anasını satayım!" diye hayıflandı.

"Ben boşuna gelmemezlik yapmadım oğlum." dedim, böbürlenerek. "Hava gerçekten çok soğuk. Göt kesen soğuklar geldi." dedim. Seul cidden çok soğuk bir şehirdi ve ben yabancısı olduğum bu şehire hâlâ alışamamıştım. Kırmızı ışıkta durdum.

Moarte | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin